Selected

Original Text
Suleyman Ates

Available Translations

27 An-Naml ٱلنَّمْل

< Previous   93 Āyah   The Ant      Next >  

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.

27:1 طسٓ ۚ تِلْكَ ءَايَـٰتُ ٱلْقُرْءَانِ وَكِتَابٍ مُّبِينٍ
27:1 Ta sin. Şunlar Kur'an'ın ve apaçık bir Kitabın ayetleridir. - Suleyman Ates (Turkish)

27:2 هُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ
27:2 İnananlara yol gösterici ve müjdedir. - Suleyman Ates (Turkish)

27:3 ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤْتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَهُم بِٱلْـَٔاخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
27:3 Onlar ki namazı kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de kesin olarak inanırlar. - Suleyman Ates (Turkish)

27:4 إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْـَٔاخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَـٰلَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ
27:4 Ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslemişizdir, onlar körü körüne bocalarlar. - Suleyman Ates (Turkish)

27:5 أُو۟لَـٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ لَهُمْ سُوٓءُ ٱلْعَذَابِ وَهُمْ فِى ٱلْـَٔاخِرَةِ هُمُ ٱلْأَخْسَرُونَ
27:5 Onlar, öyle kimselerdir ki, en kötü azab kendilerinindir. Ve onlar ahirette de en çok ziyana uğrayanlardır. - Suleyman Ates (Turkish)

27:6 وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى ٱلْقُرْءَانَ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ
27:6 (Ey Muhammed) Sana bu Kur'an, hüküm ve hikmet sahibi, (herşeyi) bilen (Allah) katından verilmektedir. - Suleyman Ates (Turkish)

27:7 إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِۦٓ إِنِّىٓ ءَانَسْتُ نَارًا سَـَٔاتِيكُم مِّنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ ءَاتِيكُم بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَّعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
27:7 Musa, ailesine: "Ben bir ateş gördüm (gidip) size ondan bir haber getireyim, yahut size bir ateş koru getireyim de ısınasınız." demişti. - Suleyman Ates (Turkish)

27:8 فَلَمَّا جَآءَهَا نُودِىَ أَنۢ بُورِكَ مَن فِى ٱلنَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَـٰنَ ٱللَّهِ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
27:8 Oraya gelince (kendisine) seslenildi: "Ateşin içinde bulunan da, çevresinde olan da mübarek kılındı. Alemlerin Rabbi Allah, eksikliklerden münezzehtir." - Suleyman Ates (Turkish)

27:9 يَـٰمُوسَىٰٓ إِنَّهُۥٓ أَنَا ٱللَّهُ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
27:9 Ey Musa, gerçek şu ki ben, güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ım! - Suleyman Ates (Turkish)

27:10 وَأَلْقِ عَصَاكَ ۚ فَلَمَّا رَءَاهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَآنٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ ۚ يَـٰمُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّى لَا يَخَافُ لَدَىَّ ٱلْمُرْسَلُونَ
27:10 Asanı at! (Musa attığı) asasının küçük bir yılan gibi titreştiğini görünce (korkudan) arkaya dön(üp kaç)dı, geri dön(üp bak)madı (bile). "Ey Musa korkma, çünkü ben (evet), benim huzurumda elçiler korkmaz(lar)." - Suleyman Ates (Turkish)

27:11 إِلَّا مَن ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًۢا بَعْدَ سُوٓءٍ فَإِنِّى غَفُورٌ رَّحِيمٌ
27:11 Ancak zulmeden, sonra yaptığı kötülüğün yerine iyilik yapan olursa ona karşı da ben bağışlayıcı, esirgeyiciyim. - Suleyman Ates (Turkish)

27:12 وَأَدْخِلْ يَدَكَ فِى جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَآءَ مِنْ غَيْرِ سُوٓءٍ ۖ فِى تِسْعِ ءَايَـٰتٍ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَقَوْمِهِۦٓ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَوْمًا فَـٰسِقِينَ
27:12 Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz (parıl parıl) çıksın. (Bu da) Fir'avn'a ve onun kavmine (göstereceğin) dokuz mu'cize içindedir. Çünkü onlar yoldan çıkan bir kavimdir. - Suleyman Ates (Turkish)

27:13 فَلَمَّا جَآءَتْهُمْ ءَايَـٰتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا۟ هَـٰذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
27:13 Onlara açıkça görünen ayetlerimiz gelince: "Bu, apaçık bir büyüdür" dediler. - Suleyman Ates (Turkish)

27:14 وَجَحَدُوا۟ بِهَا وَٱسْتَيْقَنَتْهَآ أَنفُسُهُمْ ظُلْمًا وَعُلُوًّا ۚ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَـٰقِبَةُ ٱلْمُفْسِدِينَ
27:14 Vicdanları, onlar(ın doğruluğun)a kanaat getirdiği halde, sırf haksızlık ve böbürlenme yüzünden onları inkar ettiler. Bak işte o bozguncuların sonu nasıl oldu. - Suleyman Ates (Turkish)

27:15 وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا دَاوُۥدَ وَسُلَيْمَـٰنَ عِلْمًا ۖ وَقَالَا ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ ٱلَّذِى فَضَّلَنَا عَلَىٰ كَثِيرٍ مِّنْ عِبَادِهِ ٱلْمُؤْمِنِينَ
27:15 Andolsun biz, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik de onlar: "Bizi inanan kullarından birçoğuna üstün kılan Allah'a hamdolsun." dediler. - Suleyman Ates (Turkish)

27:16 وَوَرِثَ سُلَيْمَـٰنُ دَاوُۥدَ ۖ وَقَالَ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ عُلِّمْنَا مَنطِقَ ٱلطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِن كُلِّ شَىْءٍ ۖ إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ ٱلْفَضْلُ ٱلْمُبِينُ
27:16 Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi. Ve bize her şeyden (bolca) bir pay verildi. İşte bu, açık bir lutuftur." - Suleyman Ates (Turkish)

27:17 وَحُشِرَ لِسُلَيْمَـٰنَ جُنُودُهُۥ مِنَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ وَٱلطَّيْرِ فَهُمْ يُوزَعُونَ
27:17 Süleyman'a cinlerden insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı, hepsi bir arada düzenli olarak sevk ediliyordu. - Suleyman Ates (Turkish)

27:18 حَتَّىٰٓ إِذَآ أَتَوْا۟ عَلَىٰ وَادِ ٱلنَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلنَّمْلُ ٱدْخُلُوا۟ مَسَـٰكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَـٰنُ وَجُنُودُهُۥ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
27:18 Karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca: "Ey karıncalar dedi, yuvalarınıza girin ki Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler." - Suleyman Ates (Turkish)

27:19 فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِّن قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِىٓ أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ ٱلَّتِىٓ أَنْعَمْتَ عَلَىَّ وَعَلَىٰ وَٰلِدَىَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَـٰلِحًا تَرْضَىٰهُ وَأَدْخِلْنِى بِرَحْمَتِكَ فِى عِبَادِكَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
27:19 (Süleyman) Onun sözüne gülümseyerek dedi: "Rabbim, bana ve anama, babama lutfettiğin ni'mete şükretmemi, senin beğeneceğin faydalı bir iş yapmamı gönlüme ilham eyle ve rahmetinle beni iyi kullarının arasına sok." - Suleyman Ates (Turkish)

27:20 وَتَفَقَّدَ ٱلطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِىَ لَآ أَرَى ٱلْهُدْهُدَ أَمْ كَانَ مِنَ ٱلْغَآئِبِينَ
27:20 Kuşları teftiş etti, (içlerinde hüdhüdü bulamadı), dedi ki: "Neden hüdhüdü göremiyorum, yoksa kayıplardan mı oldu?" - Suleyman Ates (Turkish)

27:21 لَأُعَذِّبَنَّهُۥ عَذَابًا شَدِيدًا أَوْ لَأَا۟ذْبَحَنَّهُۥٓ أَوْ لَيَأْتِيَنِّى بِسُلْطَـٰنٍ مُّبِينٍ
27:21 Ona çetin bir azabedeceğim, ya da onu keseceğim. Yahut da bana (mazeretini belirten) açık bir delil getirecek. - Suleyman Ates (Turkish)

27:22 فَمَكَثَ غَيْرَ بَعِيدٍ فَقَالَ أَحَطتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِهِۦ وَجِئْتُكَ مِن سَبَإٍۭ بِنَبَإٍ يَقِينٍ
27:22 Çok geçmeden (hüdhüd) geldi: "Ben, dedi, senin görmediğin bir şey gördüm ve Seba'dan sana gerçek bir haber getirdim. - Suleyman Ates (Turkish)

27:23 إِنِّى وَجَدتُّ ٱمْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِن كُلِّ شَىْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ
27:23 Ben onlara hükümdarlık eden bir kadın buldum, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı var. - Suleyman Ates (Turkish)

27:24 وَجَدتُّهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيْطَـٰنُ أَعْمَـٰلَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ ٱلسَّبِيلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَ
27:24 Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan onlara işlerini süsleyip onları doğru yoldan çevirmiş, bu yüzden yola gelmiyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)

27:25 أَلَّا يَسْجُدُوا۟ لِلَّهِ ٱلَّذِى يُخْرِجُ ٱلْخَبْءَ فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ
27:25 Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran ve gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilen Allah'a secde etmeleri gerekmez mi? - Suleyman Ates (Turkish)

27:26 ٱللَّهُ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ ٱلْعَرْشِ ٱلْعَظِيمِ ۩
27:26 Allah ki, O'ndan başka Tanrı yoktur, büyük Arş'ın sahibidir. - Suleyman Ates (Turkish)

27:27 ۞ قَالَ سَنَنظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ ٱلْكَـٰذِبِينَ
27:27 (Süleyman): "Bakalım, dedi, doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın?" - Suleyman Ates (Turkish)

27:28 ٱذْهَب بِّكِتَـٰبِى هَـٰذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَٱنظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ
27:28 Bu mektubumu götür, onlara at, sonra onlardan biraz öteye çekil de bak, neye başvuruyorlar (ne yapacaklar). - Suleyman Ates (Turkish)

27:29 قَالَتْ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلْمَلَؤُا۟ إِنِّىٓ أُلْقِىَ إِلَىَّ كِتَـٰبٌ كَرِيمٌ
27:29 (Hüdhüd'ün mektubu götürüp kendisine attığı Seba melikesi Belkis) Danışmanlarına dedi ki: "Ey ileri gelenler, bana çok önemli bir mektup bırakıldı." - Suleyman Ates (Turkish)

27:30 إِنَّهُۥ مِن سُلَيْمَـٰنَ وَإِنَّهُۥ بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَـٰنِ ٱلرَّحِيمِ
27:30 O Süleyman'dandır ve Rahman ve Rahim Allah'ın adiyle (başlamakta)dır. Lo! it is from Solomon, and lo! it is: In the name of Allah the Beneficent, the Merciful; - Suleyman Ates (Turkish)

27:31 أَلَّا تَعْلُوا۟ عَلَىَّ وَأْتُونِى مُسْلِمِينَ
27:31 Bana karşı büyüklük taslamayın ve bana teslim olarak gelin (diye yazıyor). - Suleyman Ates (Turkish)

27:32 قَالَتْ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلْمَلَؤُا۟ أَفْتُونِى فِىٓ أَمْرِى مَا كُنتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّىٰ تَشْهَدُونِ
27:32 Ey ileri gelenler, dedi, bu işimde bana bir fikir verin; ben, siz olmadıkça hiçbir işi kesip atmam. - Suleyman Ates (Turkish)

27:33 قَالُوا۟ نَحْنُ أُو۟لُوا۟ قُوَّةٍ وَأُو۟لُوا۟ بَأْسٍ شَدِيدٍ وَٱلْأَمْرُ إِلَيْكِ فَٱنظُرِى مَاذَا تَأْمُرِينَ
27:33 Dediler ki: "Biz güçlüyüz, yaman savaşçılarız ama emir senindir. Bak, ne buyurursan öyle yaparız" - Suleyman Ates (Turkish)

27:34 قَالَتْ إِنَّ ٱلْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا۟ قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوٓا۟ أَعِزَّةَ أَهْلِهَآ أَذِلَّةً ۖ وَكَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
27:34 Dedi: "Hükümdarlar bir ülkeye girdiler mi, orayı bozarlar, halkının şereflilerini alçaltırlar, (evet) böyle yaparlar." - Suleyman Ates (Turkish)

27:35 وَإِنِّى مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِم بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌۢ بِمَ يَرْجِعُ ٱلْمُرْسَلُونَ
27:35 Ben onlara bir hediye göndereyim de bakayım elçiler ne ile dönecekler. - Suleyman Ates (Turkish)

27:36 فَلَمَّا جَآءَ سُلَيْمَـٰنَ قَالَ أَتُمِدُّونَنِ بِمَالٍ فَمَآ ءَاتَىٰنِۦَ ٱللَّهُ خَيْرٌ مِّمَّآ ءَاتَىٰكُم بَلْ أَنتُم بِهَدِيَّتِكُمْ تَفْرَحُونَ
27:36 (Elçi, hediyelerle) Süleyman'a gelince (Süleyman) dedi ki: "Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Hediyenizle ancak siz sevinirsiniz. - Suleyman Ates (Turkish)

27:37 ٱرْجِعْ إِلَيْهِمْ فَلَنَأْتِيَنَّهُم بِجُنُودٍ لَّا قِبَلَ لَهُم بِهَا وَلَنُخْرِجَنَّهُم مِّنْهَآ أَذِلَّةً وَهُمْ صَـٰغِرُونَ
27:37 Sen, onlara dön (söyle): onlara, kendilerinin asla karşı koyamayacakları ordularla gelirim ve onları hor ve hakir bir durumda oradan sürüp çıkarırım." - Suleyman Ates (Turkish)

27:38 قَالَ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلْمَلَؤُا۟ أَيُّكُمْ يَأْتِينِى بِعَرْشِهَا قَبْلَ أَن يَأْتُونِى مُسْلِمِينَ
27:38 (Elçi gittikten sonra Süleyman, danışmanlarını topladı): "Ey ileri gelenler, dedi, onların bana teslim olarak gelmelerinden önce hanginiz onun tahtını bana getirebilir?" - Suleyman Ates (Turkish)

27:39 قَالَ عِفْرِيتٌ مِّنَ ٱلْجِنِّ أَنَا۠ ءَاتِيكَ بِهِۦ قَبْلَ أَن تَقُومَ مِن مَّقَامِكَ ۖ وَإِنِّى عَلَيْهِ لَقَوِىٌّ أَمِينٌ
27:39 Cinlerden bir ifrit (kötü bir cin): "Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm, dedi, bunu yapmağa gücüm yeter ve bana güvenilir." - Suleyman Ates (Turkish)

27:40 قَالَ ٱلَّذِى عِندَهُۥ عِلْمٌ مِّنَ ٱلْكِتَـٰبِ أَنَا۠ ءَاتِيكَ بِهِۦ قَبْلَ أَن يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ ۚ فَلَمَّا رَءَاهُ مُسْتَقِرًّا عِندَهُۥ قَالَ هَـٰذَا مِن فَضْلِ رَبِّى لِيَبْلُوَنِىٓ ءَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ ۖ وَمَن شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّى غَنِىٌّ كَرِيمٌ
27:40 Yanında Kitaptan bir ilim bulunan kimse de: "Sen gözünü açıp yummadan ben onu sana getirebilirim." dedi. (Süleyman) tahtı yanına yerleşmiş görünce dedi ki: "Bu, Rabbimin lutfundandır. (Kendisine) şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak istiyor. Şükreden kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, Rabbim zengindir (onun şükrüne muhtaç değildir), kerimdir (çok ikram sahibidir, yücedir)." - Suleyman Ates (Turkish)

27:41 قَالَ نَكِّرُوا۟ لَهَا عَرْشَهَا نَنظُرْ أَتَهْتَدِىٓ أَمْ تَكُونُ مِنَ ٱلَّذِينَ لَا يَهْتَدُونَ
27:41 (Ve) dedi ki: "Onun tahtını tanınmaz hale getirin, bakalım tanıyabilecek mi, yoksa tanımayacak mı?" - Suleyman Ates (Turkish)

27:42 فَلَمَّا جَآءَتْ قِيلَ أَهَـٰكَذَا عَرْشُكِ ۖ قَالَتْ كَأَنَّهُۥ هُوَ ۚ وَأُوتِينَا ٱلْعِلْمَ مِن قَبْلِهَا وَكُنَّا مُسْلِمِينَ
27:42 (Kraliçe) Gelince (ona): "Senin tahtın da böyle mi?" dendi, "Tıpkı o, dedi, zaten bize daha önce bilgi verilmişti. (Allah'ın kudretini ve senin peygamber olduğunu anlamış) ve biz müslüman olmuştuk." - Suleyman Ates (Turkish)

27:43 وَصَدَّهَا مَا كَانَت تَّعْبُدُ مِن دُونِ ٱللَّهِ ۖ إِنَّهَا كَانَتْ مِن قَوْمٍ كَـٰفِرِينَ
27:43 Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler, (bu zamana dek tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu. Çünkü kendisi, inkar eden bir kavimden idi. - Suleyman Ates (Turkish)

27:44 قِيلَ لَهَا ٱدْخُلِى ٱلصَّرْحَ ۖ فَلَمَّا رَأَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً وَكَشَفَتْ عَن سَاقَيْهَا ۚ قَالَ إِنَّهُۥ صَرْحٌ مُّمَرَّدٌ مِّن قَوَارِيرَ ۗ قَالَتْ رَبِّ إِنِّى ظَلَمْتُ نَفْسِى وَأَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمَـٰنَ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
27:44 Ona: "Köşke gir!" dendi. Köşkü görünce zemini su sandı ve bacaklarını sıvadı. (Süleyman) "O, cilalı, şeffaf sırçadandır" dedi. (Kraliçe): "Rabbim, ben kendime zulmetmişim. (Artık) Süleyman'la beraber alemlerin Rabbi Allah'a teslim oldum," dedi. - Suleyman Ates (Turkish)

27:45 وَلَقَدْ أَرْسَلْنَآ إِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَـٰلِحًا أَنِ ٱعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ فَإِذَا هُمْ فَرِيقَانِ يَخْتَصِمُونَ
27:45 Andolsun biz, Semud(kavmin)e de kardeşleri Salih'i: "Allah'a kulluk edin!" demesi için gönderdik. Baktı ki onlar, birbiriyle çekişen iki bölük olmuşlar. - Suleyman Ates (Turkish)

27:46 قَالَ يَـٰقَوْمِ لِمَ تَسْتَعْجِلُونَ بِٱلسَّيِّئَةِ قَبْلَ ٱلْحَسَنَةِ ۖ لَوْلَا تَسْتَغْفِرُونَ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
27:46 Dedi: "Ey kavmim, iyilikten önce neden kötülüğe eviyorsunuz? Esirgenmeniz için Allah'tan mağfiret dilemeniz gerekmez mi?" - Suleyman Ates (Turkish)

27:47 قَالُوا۟ ٱطَّيَّرْنَا بِكَ وَبِمَن مَّعَكَ ۚ قَالَ طَـٰٓئِرُكُمْ عِندَ ٱللَّهِ ۖ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ تُفْتَنُونَ
27:47 Dediler: "Senin ve seninle beraber bulunanların yüzünden uğursuzluğa uğradık." Dedi: "Uğursuzluğunuz(un sebebi), Allah'ın yanındadır (herşey O'nun takdiriyle olur). Doğrusu siz (bu olaylarla) sınanan bir toplumsunuz." - Suleyman Ates (Turkish)

27:48 وَكَانَ فِى ٱلْمَدِينَةِ تِسْعَةُ رَهْطٍ يُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
27:48 Şehirde dokuz kişi vardı ki yeryüzünde bozgunculuk yaparlar, düzeltmezlerdi. - Suleyman Ates (Turkish)

27:49 قَالُوا۟ تَقَاسَمُوا۟ بِٱللَّهِ لَنُبَيِّتَنَّهُۥ وَأَهْلَهُۥ ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِۦ مَا شَهِدْنَا مَهْلِكَ أَهْلِهِۦ وَإِنَّا لَصَـٰدِقُونَ
27:49 Allah'a and içerek birbirlerini: "Biz, gece ona ve ailesine baskın yap(ıp onları öldür)elim sonra velisine: 'Ailesinin öldürülüşünde bulunmadığımızı, bizim doğru olduğumuzu' söyleyelim" dediler. - Suleyman Ates (Turkish)

27:50 وَمَكَرُوا۟ مَكْرًا وَمَكَرْنَا مَكْرًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
27:50 Böyle bir tuzak kurdular, biz de onlar hiç farkında olmadan onlara bir tuzak kurduk. - Suleyman Ates (Turkish)

27:51 فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَـٰقِبَةُ مَكْرِهِمْ أَنَّا دَمَّرْنَـٰهُمْ وَقَوْمَهُمْ أَجْمَعِينَ
27:51 Bak, işte tuzaklarının sonucu nasıl oldu, (nasıl) biz onları ve kavimlerini toptan yıktık, yok ettik. - Suleyman Ates (Turkish)

27:52 فَتِلْكَ بُيُوتُهُمْ خَاوِيَةًۢ بِمَا ظَلَمُوٓا۟ ۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
27:52 İşte şunlar, zulümleri yüzünden çökmüş, ıssız kalmış evleridir. Şüphesiz bunda bilen bir kavim için ibret vardır. - Suleyman Ates (Turkish)

27:53 وَأَنجَيْنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَكَانُوا۟ يَتَّقُونَ
27:53 İnananları ve korunanları kurtardık. - Suleyman Ates (Turkish)

27:54 وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ أَتَأْتُونَ ٱلْفَـٰحِشَةَ وَأَنتُمْ تُبْصِرُونَ
27:54 Lut'u da (gönderdik), kavmine dedi ki: "Siz göre göre o aşırı kötülüğü yapıyorsunuz ha?!" - Suleyman Ates (Turkish)

27:55 أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ ٱلرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ ٱلنِّسَآءِ ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ
27:55 Siz, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Siz gerçekten cahil bir toplumsunuz. - Suleyman Ates (Turkish)

27:56 ۞ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُوٓا۟ أَخْرِجُوٓا۟ ءَالَ لُوطٍ مِّن قَرْيَتِكُمْ ۖ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
27:56 Kavminin cevabı sadece şöyle demek oldu: "Lut ailesini kentinizden çıkarın, çünkü onlar temiz kalmak isteyen kimselermiş(!)" - Suleyman Ates (Turkish)

27:57 فَأَنجَيْنَـٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ إِلَّا ٱمْرَأَتَهُۥ قَدَّرْنَـٰهَا مِنَ ٱلْغَـٰبِرِينَ
27:57 Biz de onu ve ailesini kurtardık, yalnız karısının (azabda) kalanlardan olmasını takdir ettik. - Suleyman Ates (Turkish)

27:58 وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا ۖ فَسَآءَ مَطَرُ ٱلْمُنذَرِينَ
27:58 Üzerlerine (pişmiş çamurdan bir taş) yağmur(u) indirdik. Uyarıl(ıp da aldırmay)anların yağmuru gerçekten ne kötü oldu! - Suleyman Ates (Turkish)

27:59 قُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ وَسَلَـٰمٌ عَلَىٰ عِبَادِهِ ٱلَّذِينَ ٱصْطَفَىٰٓ ۗ ءَآللَّهُ خَيْرٌ أَمَّا يُشْرِكُونَ
27:59 De ki: "Hamd olsun Allah'a, selam O'nun seçtiği kullarına. Allah mı hayırlı yoksa ortak koştukları şeyler mi?" - Suleyman Ates (Turkish)

27:60 أَمَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَأَنزَلَ لَكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَنۢبَتْنَا بِهِۦ حَدَآئِقَ ذَاتَ بَهْجَةٍ مَّا كَانَ لَكُمْ أَن تُنۢبِتُوا۟ شَجَرَهَآ ۗ أَءِلَـٰهٌ مَّعَ ٱللَّهِ ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ يَعْدِلُونَ
27:60 Yahut gökleri ve yeri kim yarattı? Size gökten su indirdi de onunla sizin bir ağacını dahi bitiremeyeceğiniz gönül açan bahçeler bitirdik. Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Hayır, onlar (haktan) sapan bir kavimdir. - Suleyman Ates (Turkish)

27:61 أَمَّن جَعَلَ ٱلْأَرْضَ قَرَارًا وَجَعَلَ خِلَـٰلَهَآ أَنْهَـٰرًا وَجَعَلَ لَهَا رَوَٰسِىَ وَجَعَلَ بَيْنَ ٱلْبَحْرَيْنِ حَاجِزًا ۗ أَءِلَـٰهٌ مَّعَ ٱللَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
27:61 Yahut şu dünyayı durulacak yer yapan, arasından ırmaklar çıkaran, üstünde sağlam dağlar yaratan ve iki deniz arasına bir perde koyan kimdir? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Hayır çokları bilmiyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)

27:62 أَمَّن يُجِيبُ ٱلْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ ٱلسُّوٓءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَآءَ ٱلْأَرْضِ ۗ أَءِلَـٰهٌ مَّعَ ٱللَّهِ ۚ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ
27:62 Yahut du'a ettiği zaman darda kalmışa kim yetişiyor da kötülüğü (onun üzerinden) kaldırıyor ve sizi (eskilerin yerine) yeryüzünün sahipleri yapıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Ne de az düşünüyorsunuz? - Suleyman Ates (Turkish)

27:63 أَمَّن يَهْدِيكُمْ فِى ظُلُمَـٰتِ ٱلْبَرِّ وَٱلْبَحْرِ وَمَن يُرْسِلُ ٱلرِّيَـٰحَ بُشْرًۢا بَيْنَ يَدَىْ رَحْمَتِهِۦٓ ۗ أَءِلَـٰهٌ مَّعَ ٱللَّهِ ۚ تَعَـٰلَى ٱللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ
27:63 Yahut karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren kim ve rahmetinin önünde rüzgarları müjdeci gönderen kim? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Haşa, Allah ortak koştukları şeylerden yücedir, münezzehtir (O, eksikliklerden uzaktır). - Suleyman Ates (Turkish)

27:64 أَمَّن يَبْدَؤُا۟ ٱلْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ وَمَن يَرْزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ ۗ أَءِلَـٰهٌ مَّعَ ٱللَّهِ ۚ قُلْ هَاتُوا۟ بُرْهَـٰنَكُمْ إِن كُنتُمْ صَـٰدِقِينَ
27:64 Yahut yaratmağa kim başlıyor, sonra onu (kim) iade ediyor (ölüp ortadan kalkan şeyleri yeniden yaratıyor)? Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? De ki: "Eğer doğru iseniz delilinizi getirin." - Suleyman Ates (Turkish)

27:65 قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ٱلْغَيْبَ إِلَّا ٱللَّهُ ۚ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ
27:65 De ki: "Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler. - Suleyman Ates (Turkish)

27:66 بَلِ ٱدَّٰرَكَ عِلْمُهُمْ فِى ٱلْـَٔاخِرَةِ ۚ بَلْ هُمْ فِى شَكٍّ مِّنْهَا ۖ بَلْ هُم مِّنْهَا عَمُونَ
27:66 Doğrusu onların ahiret hakkındaki bilgileri, ardarda gelip bir araya toplandı. Fakat onlar (hala) ondan bir kuşku içindedirler. Daha doğrusu, onlar ondan yana kördürler - Suleyman Ates (Turkish)

27:67 وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَءِذَا كُنَّا تُرَٰبًا وَءَابَآؤُنَآ أَئِنَّا لَمُخْرَجُونَ
27:67 İnkar edenler dediler ki: "Biz de babalarımız da toprak olduktan sonra mı, biz mi (diriltilip) çıkarılacağız?" - Suleyman Ates (Turkish)

27:68 لَقَدْ وُعِدْنَا هَـٰذَا نَحْنُ وَءَابَآؤُنَا مِن قَبْلُ إِنْ هَـٰذَآ إِلَّآ أَسَـٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ
27:68 Bu tehdid, bize de; önceden atalarımıza da yapıldı. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir. - Suleyman Ates (Turkish)

27:69 قُلْ سِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَـٰقِبَةُ ٱلْمُجْرِمِينَ
27:69 De ki: "Yeryüzünde yürüyün de suçluların sonunun nasıl olduğunu görün." - Suleyman Ates (Turkish)

27:70 وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُن فِى ضَيْقٍ مِّمَّا يَمْكُرُونَ
27:70 (Ey Muhammed) onlar(ın sözlerin)e üzülme, tuzak kurmalarından da sıkılma. - Suleyman Ates (Turkish)

27:71 وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَـٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَـٰدِقِينَ
27:71 Doğru iseniz bu tehdid(ettiğiniz azab) ne zaman (gelecek)? diyorlar. - Suleyman Ates (Turkish)

27:72 قُلْ عَسَىٰٓ أَن يَكُونَ رَدِفَ لَكُم بَعْضُ ٱلَّذِى تَسْتَعْجِلُونَ
27:72 De ki: "Belki de acele ettiğiniz(azab)ın bir kısmı ardınıza takılmıştır, bile." - Suleyman Ates (Turkish)

27:73 وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى ٱلنَّاسِ وَلَـٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ
27:73 Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lutuf sahibidir, fakat çokları şükretmezler. - Suleyman Ates (Turkish)

27:74 وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ
27:74 Ve Rabbin elbette onların göğüslerinin gizlediğini de, açığa vurduklarını da bilir. - Suleyman Ates (Turkish)

27:75 وَمَا مِنْ غَآئِبَةٍ فِى ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ إِلَّا فِى كِتَـٰبٍ مُّبِينٍ
27:75 Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitapta olmasın. - Suleyman Ates (Turkish)

27:76 إِنَّ هَـٰذَا ٱلْقُرْءَانَ يَقُصُّ عَلَىٰ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ أَكْثَرَ ٱلَّذِى هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
27:76 Bu Kur'an, İsrail oğullarına, kendilerinin ayrılığa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatmaktadır. - Suleyman Ates (Turkish)

27:77 وَإِنَّهُۥ لَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ
27:77 Ve elbette o, mü'minlere bir yol gösterici ve rahmettir. - Suleyman Ates (Turkish)

27:78 إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِى بَيْنَهُم بِحُكْمِهِۦ ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْعَلِيمُ
27:78 Şüphesiz, Rabbin onlar arasında hükmünü verecektir. O, azizdir, hakkiyle bilendir. - Suleyman Ates (Turkish)

27:79 فَتَوَكَّلْ عَلَى ٱللَّهِ ۖ إِنَّكَ عَلَى ٱلْحَقِّ ٱلْمُبِينِ
27:79 Allah'a tevekkül et, çünkü sen apaçık gerçek üzerindesin. - Suleyman Ates (Turkish)

27:80 إِنَّكَ لَا تُسْمِعُ ٱلْمَوْتَىٰ وَلَا تُسْمِعُ ٱلصُّمَّ ٱلدُّعَآءَ إِذَا وَلَّوْا۟ مُدْبِرِينَ
27:80 Sen ölülere duyuramazsın, arkalarını dönmüş kaçmakta olan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin. - Suleyman Ates (Turkish)

27:81 وَمَآ أَنتَ بِهَـٰدِى ٱلْعُمْىِ عَن ضَلَـٰلَتِهِمْ ۖ إِن تُسْمِعُ إِلَّا مَن يُؤْمِنُ بِـَٔايَـٰتِنَا فَهُم مُّسْلِمُونَ
27:81 Ve sen kör(ler)i içine düştükleri sapıklıklardan çıkarıp yola getiremezsin. Sen, ancak ayetlerimize inananlara duyurabilirsin ve onlar derhal müslüman olurlar. - Suleyman Ates (Turkish)

27:82 ۞ وَإِذَا وَقَعَ ٱلْقَوْلُ عَلَيْهِمْ أَخْرَجْنَا لَهُمْ دَآبَّةً مِّنَ ٱلْأَرْضِ تُكَلِّمُهُمْ أَنَّ ٱلنَّاسَ كَانُوا۟ بِـَٔايَـٰتِنَا لَا يُوقِنُونَ
27:82 O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dabbe (canlı) çıkarırız; o, onlara insanların, ayetlerimize inanmadıklarını söyler. - Suleyman Ates (Turkish)

27:83 وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِن كُلِّ أُمَّةٍ فَوْجًا مِّمَّن يُكَذِّبُ بِـَٔايَـٰتِنَا فَهُمْ يُوزَعُونَ
27:83 O gün her ümmet içinde ayetlerimizi yalanlayanlardan bir cemaat toplarız. Onlar hep bir araya getirilip tutuklanarak (ilahi huzura) sevk edilirler. - Suleyman Ates (Turkish)

27:84 حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُو قَالَ أَكَذَّبْتُم بِـَٔايَـٰتِى وَلَمْ تُحِيطُوا۟ بِهَا عِلْمًا أَمَّاذَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
27:84 (Divanına) Geldiklerinde (Allah onlara) der: "Ayetlerimi anlamadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yaptınız?" - Suleyman Ates (Turkish)

27:85 وَوَقَعَ ٱلْقَوْلُ عَلَيْهِم بِمَا ظَلَمُوا۟ فَهُمْ لَا يَنطِقُونَ
27:85 Zulmetmeleri yüzünden o (azab) karar(ı) başlarına gelmiştir, artık konuşmazlar. - Suleyman Ates (Turkish)

27:86 أَلَمْ يَرَوْا۟ أَنَّا جَعَلْنَا ٱلَّيْلَ لِيَسْكُنُوا۟ فِيهِ وَٱلنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَـٰتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
27:86 Görmediler mi, biz geceyi, içinde istirahat etmeleri için yarattık, gündüzü de aydınlık yaptık. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ayetler vardır. - Suleyman Ates (Turkish)

27:87 وَيَوْمَ يُنفَخُ فِى ٱلصُّورِ فَفَزِعَ مَن فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ إِلَّا مَن شَآءَ ٱللَّهُ ۚ وَكُلٌّ أَتَوْهُ دَٰخِرِينَ
27:87 Sur'a üfleneceği gün, Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde bulunan kimselerin hepsi, korku içinde kalır (bayılır). Hepsi boyun bükerek O'na gelirler. - Suleyman Ates (Turkish)

27:88 وَتَرَى ٱلْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِىَ تَمُرُّ مَرَّ ٱلسَّحَابِ ۚ صُنْعَ ٱللَّهِ ٱلَّذِىٓ أَتْقَنَ كُلَّ شَىْءٍ ۚ إِنَّهُۥ خَبِيرٌۢ بِمَا تَفْعَلُونَ
27:88 Görüp de donuk sandığın dağlar, bulutun yürümesi gibi yürümektedir. (Bu,) Her şeyi gayet iyi yapan Allah'ın yapısıdır. Doğrusu O, yaptıklarınızı haber almaktadır. - Suleyman Ates (Turkish)

27:89 مَن جَآءَ بِٱلْحَسَنَةِ فَلَهُۥ خَيْرٌ مِّنْهَا وَهُم مِّن فَزَعٍ يَوْمَئِذٍ ءَامِنُونَ
27:89 Kim iyilik getirirse ona, ondan daha hayırlısı vardır. Ve onlar o gün korkudan uzak, güven içindedirler. - Suleyman Ates (Turkish)

27:90 وَمَن جَآءَ بِٱلسَّيِّئَةِ فَكُبَّتْ وُجُوهُهُمْ فِى ٱلنَّارِ هَلْ تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
27:90 Ve kim kötülük getirirse onların da yüzleri cehenneme yıkılır: "Yaptıklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılıyorsunuz?" (denilir). - Suleyman Ates (Turkish)

27:91 إِنَّمَآ أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَـٰذِهِ ٱلْبَلْدَةِ ٱلَّذِى حَرَّمَهَا وَلَهُۥ كُلُّ شَىْءٍ ۖ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ ٱلْمُسْلِمِينَ
27:91 (De ki): "Ben sadece bu kentin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. O, burayı saygıdeğer kıldı ve her şey O'nundur. Ve bana müslümanlardan olmam emredildi." - Suleyman Ates (Turkish)

27:92 وَأَنْ أَتْلُوَا۟ ٱلْقُرْءَانَ ۖ فَمَنِ ٱهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِى لِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَن ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلْمُنذِرِينَ
27:92 Ve Kur'an okumam (emredildi). "İmdi kim yola gelirse kendi yararına yola gelmiş olur ve kim saparsa, de ki: "Ben ancak uyarıcılardanım." - Suleyman Ates (Turkish)

27:93 وَقُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ سَيُرِيكُمْ ءَايَـٰتِهِۦ فَتَعْرِفُونَهَا ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَـٰفِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
27:93 Ve de ki: "Allah'a hamdolsun, O size ayetlerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız." Rabbin, yaptıklarınızdan gafil değildir. - Suleyman Ates (Turkish)