Selected

Original Text
Abdulbaki Golpinarli

Available Translations

38 Şād ص

< Previous   88 Āyah   The Letter "Saad"      Next >  

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.

38:1 صٓ ۚ وَٱلْقُرْءَانِ ذِى ٱلذِّكْرِ
38:1 Sad, andolsun şerefli Kur'an'a. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:2 بَلِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فِى عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ
38:2 Kafir olanlar, ululanmadalar ve isyan içindeler. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:3 كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّن قَرْنٍ فَنَادَوا۟ وَّلَاتَ حِينَ مَنَاصٍ
38:3 Onlardan önce nice ümmetleri helak ettik de bağrışıp çığrıştılar ama kurtuluş vakti çoktan geçmişti. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:4 وَعَجِبُوٓا۟ أَن جَآءَهُم مُّنذِرٌ مِّنْهُمْ ۖ وَقَالَ ٱلْكَـٰفِرُونَ هَـٰذَا سَـٰحِرٌ كَذَّابٌ
38:4 Onların cinsinden bir korkutucu geldi mi şaşıp kalırlar da kafirler derler ki: Bu, bir büyücü ve pek yalancı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:5 أَجَعَلَ ٱلْـَٔالِهَةَ إِلَـٰهًا وَٰحِدًا ۖ إِنَّ هَـٰذَا لَشَىْءٌ عُجَابٌ
38:5 Mabutları bir tek mabut mu kabul.etmiş? Gerçekten de bu, elbette pek şaşılacak şey. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:6 وَٱنطَلَقَ ٱلْمَلَأُ مِنْهُمْ أَنِ ٱمْشُوا۟ وَٱصْبِرُوا۟ عَلَىٰٓ ءَالِهَتِكُمْ ۖ إِنَّ هَـٰذَا لَشَىْءٌ يُرَادُ
38:6 Ve ileri gelenlerinden.bir kısmı, kalkıp gitmiş ve yürüyün demiştir ve dayanın mabutlarınıza kulluk etmede; şüphe yok ki istenen şey de budur elbet. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:7 مَا سَمِعْنَا بِهَـٰذَا فِى ٱلْمِلَّةِ ٱلْـَٔاخِرَةِ إِنْ هَـٰذَآ إِلَّا ٱخْتِلَـٰقٌ
38:7 Biz bunu son dinlerin hiçbirinde duymadık, bu, ancak bir yalan. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:8 أَءُنزِلَ عَلَيْهِ ٱلذِّكْرُ مِنۢ بَيْنِنَا ۚ بَلْ هُمْ فِى شَكٍّ مِّن ذِكْرِى ۖ بَل لَّمَّا يَذُوقُوا۟ عَذَابِ
38:8 Kur'an, aramızdan ona mı indirildi? Hayır, onlar, benim vahyimden şüphedeler; hayır, onlar daha tatmadılar azabımı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:9 أَمْ عِندَهُمْ خَزَآئِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ ٱلْعَزِيزِ ٱلْوَهَّابِ
38:9 Yoksa üstün ve vergisi bol Rabbinin hazineleri, onların yanında mı? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:10 أَمْ لَهُم مُّلْكُ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ فَلْيَرْتَقُوا۟ فِى ٱلْأَسْبَـٰبِ
38:10 Yahut da göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin saltanat ve tedbiri, onların mı? Öyleyse ağsınlar göklerin kapılarına. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:11 جُندٌ مَّا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِّنَ ٱلْأَحْزَابِ
38:11 Bir ordudur onlar ki bölükbölük toplanmış ve buracıkta bozguna uğrayacaklar. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:12 كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو ٱلْأَوْتَادِ
38:12 Onlardan önce de Nuh'un ve Âd'ın ve ordular sahibi Firavun'un kavimleri, yalanladılar. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:13 وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَـٰبُ لْـَٔيْكَةِ ۚ أُو۟لَـٰٓئِكَ ٱلْأَحْزَابُ
38:13 Ve Semud'un kavmi ve Lut kavmi ve Ashabı Eyke; işte bunlardır bölükler. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:14 إِن كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ ٱلرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ
38:14 Her biri, peygamberleri ancak yalanladılar da azabı hak ettiler. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:15 وَمَا يَنظُرُ هَـٰٓؤُلَآءِ إِلَّا صَيْحَةً وَٰحِدَةً مَّا لَهَا مِن فَوَاقٍ
38:15 Ve bunlar da bekliyorlar ancak o tek bağrışı ki vakti geldi miydi, gecikmesine, dönmesine imkan yok. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:16 وَقَالُوا۟ رَبَّنَا عَجِّل لَّنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ ٱلْحِسَابِ
38:16 Ve Rabbimiz derler, soru gününden önce tez ver azabımızı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:17 ٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُۥدَ ذَا ٱلْأَيْدِ ۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌ
38:17 Sabret ne derlerse ve an güçlükuvvetli kulumuz Davud'u, şüphe yok ki o, daima Rabbine dönen, tövbe eden bir kuldu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:18 إِنَّا سَخَّرْنَا ٱلْجِبَالَ مَعَهُۥ يُسَبِّحْنَ بِٱلْعَشِىِّ وَٱلْإِشْرَاقِ
38:18 Şüphe.yok ki biz, dağları ram etmiştik ona, akşam ve kuşluk çağlarında, onunla beraber Rabbi tenzih ederlerdi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:19 وَٱلطَّيْرَ مَحْشُورَةً ۖ كُلٌّ لَّهُۥٓ أَوَّابٌ
38:19 Ve kuşlar da toplanmıştı, hepsi de ona itaat ederdi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:20 وَشَدَدْنَا مُلْكَهُۥ وَءَاتَيْنَـٰهُ ٱلْحِكْمَةَ وَفَصْلَ ٱلْخِطَابِ
38:20 Ve onun saltanatını kuvvetlendirdik ve ona peygamberlik ve gerçekle batılı ayırt ediş bilgisini verdik. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:21 ۞ وَهَلْ أَتَىٰكَ نَبَؤُا۟ ٱلْخَصْمِ إِذْ تَسَوَّرُوا۟ ٱلْمِحْرَابَ
38:21 Sen, o davacılardan haber aldın mı? Hani Davud'un ibadet ettiği yerin duvarına tırmanmışlardı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:22 إِذْ دَخَلُوا۟ عَلَىٰ دَاوُۥدَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ ۖ قَالُوا۟ لَا تَخَفْ ۖ خَصْمَانِ بَغَىٰ بَعْضُنَا عَلَىٰ بَعْضٍ فَٱحْكُم بَيْنَنَا بِٱلْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَٱهْدِنَآ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلصِّرَٰطِ
38:22 Hani Davud'un tapısına girmişlerdi de Davud, onlardan pek korkmuştu; korkma demişlerdi, iki hısımız, birimiz, öbürünün hakkına tecavüz etti, adaletle hükmet aramızda, birimize meylederek hakkı aşma ve bizi dosdoğru yola sevket. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:23 إِنَّ هَـٰذَآ أَخِى لَهُۥ تِسْعٌ وَتِسْعُونَ نَعْجَةً وَلِىَ نَعْجَةٌ وَٰحِدَةٌ فَقَالَ أَكْفِلْنِيهَا وَعَزَّنِى فِى ٱلْخِطَابِ
38:23 Şüphe yok ki şu, benim kardeşimdir, doksan dokuz dişi koyunu var ve benimse bir tek dişi koyunum; öyleyken onu da bana ver dedi ve konuşmamızda beni alt da etti. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:24 قَالَ لَقَدْ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعْجَتِكَ إِلَىٰ نِعَاجِهِۦ ۖ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ ٱلْخُلَطَآءِ لَيَبْغِى بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ وَقَلِيلٌ مَّا هُمْ ۗ وَظَنَّ دَاوُۥدُ أَنَّمَا فَتَنَّـٰهُ فَٱسْتَغْفَرَ رَبَّهُۥ وَخَرَّ رَاكِعًا وَأَنَابَ ۩
38:24 Dedi ki: Senin dişi koyununu, kendi koyunlarına katmayı istemekle gerçekten de zulmetmiş sana ve şüphesiz ki ortakların çoğu, birbirinin hakkına tecavüz eder, ancak inanan ve iyi işlerde bulunanlar müstesna ve fakat bunlar da pek azdır ve Davud, biz, kendisini sınadık sandı da Rabbinden yarlıganma diledi ve eğilerek yere kapandı ve Rabbine döndü. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:25 فَغَفَرْنَا لَهُۥ ذَٰلِكَ ۖ وَإِنَّ لَهُۥ عِندَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَـَٔابٍ
38:25 Ve biz de onun bu.suçunu örttük ve şüphe yok ki onun, katımızda bir yakınlık derecesi ve dönüp geleceği güzel bir makamı vardı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:26 يَـٰدَاوُۥدُ إِنَّا جَعَلْنَـٰكَ خَلِيفَةً فِى ٱلْأَرْضِ فَٱحْكُم بَيْنَ ٱلنَّاسِ بِٱلْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ ٱلْهَوَىٰ فَيُضِلَّكَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَضِلُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌۢ بِمَا نَسُوا۟ يَوْمَ ٱلْحِسَابِ
38:26 Ey Davud, biz seni yeryüzüne hakim ettik, artık insanlar arasında, adaletle hükmet ve dileğine uyma ki seni Allah yolundan saptırır; Allah yolundan sapanlaraysa şiddetli bir azap var soru gününü unuttuklarından. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:27 وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَآءَ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَـٰطِلًا ۚ ذَٰلِكَ ظَنُّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۚ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ مِنَ ٱلنَّارِ
38:27 Ve biz, göğü ve yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri boş yere yaratmadık; bu, kafir olanların zannı; artık vay haline kafirlerin ateşten. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:28 أَمْ نَجْعَلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ كَٱلْمُفْسِدِينَ فِى ٱلْأَرْضِ أَمْ نَجْعَلُ ٱلْمُتَّقِينَ كَٱلْفُجَّارِ
38:28 İnananlarla iyi işlerde bulunanları, yeryüzündeki bozguncular gibi mi tutacağız, yahut çekinenlere, doğru yoldan çıkanlara ettiğimiz muameleyi mi yapacağız? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:29 كِتَـٰبٌ أَنزَلْنَـٰهُ إِلَيْكَ مُبَـٰرَكٌ لِّيَدَّبَّرُوٓا۟ ءَايَـٰتِهِۦ وَلِيَتَذَكَّرَ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَـٰبِ
38:29 Bir kitaptır bu ki onu, kutlu olarak sana indirdik, ayetlerini iyice bir düşünsünler aklı başında olanlar ve ondan öğüt alsınlar diye. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:30 وَوَهَبْنَا لِدَاوُۥدَ سُلَيْمَـٰنَ ۚ نِعْمَ ٱلْعَبْدُ ۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌ
38:30 Ve Davud'a.Süleyman'ı ihsan ettik, ne güzel bir kuldu, şüphe yok ki o, daima Rabbine dönen, tövbe eden bir kuldu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:31 إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِٱلْعَشِىِّ ٱلصَّـٰفِنَـٰتُ ٱلْجِيَادُ
38:31 Hani ona, üç ayağının üstünde duran ve ön ayaklarından birini büküp tırnağını yere dayayan yürük atlar arzedilmişti öğleden sonra. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:32 فَقَالَ إِنِّىٓ أَحْبَبْتُ حُبَّ ٱلْخَيْرِ عَن ذِكْرِ رَبِّى حَتَّىٰ تَوَارَتْ بِٱلْحِجَابِ
38:32 Derken gerçekten de demişti, ben, güzel atları, Rabbimi anarak severim ve sonunda güneş, perde altına girmişti de. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:33 رُدُّوهَا عَلَىَّ ۖ فَطَفِقَ مَسْحًۢا بِٱلسُّوقِ وَٱلْأَعْنَاقِ
38:33 Getirin onları bana demişti, atlar getirilince de onların ayaklarını, boyunlarını okşamıya, yelerini taramaya koyulmuştu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:34 وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَـٰنَ وَأَلْقَيْنَا عَلَىٰ كُرْسِيِّهِۦ جَسَدًا ثُمَّ أَنَابَ
38:34 Ve andolsun ki biz Süleyman'ı sınamıştık ve tahtının üstüne bir ölü koymuştuk, sonra o da tövbe edip Rabbine dönmüştü. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:35 قَالَ رَبِّ ٱغْفِرْ لِى وَهَبْ لِى مُلْكًا لَّا يَنۢبَغِى لِأَحَدٍ مِّنۢ بَعْدِىٓ ۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْوَهَّابُ
38:35 Rabbim demişti, beni yarlıga ve bana öyle bir saltanat ver ki benden sonra hiçbir kimse nail olamasın o saltanata, şüphe yok ki senin vergin, ihsanın, boldur. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:36 فَسَخَّرْنَا لَهُ ٱلرِّيحَ تَجْرِى بِأَمْرِهِۦ رُخَآءً حَيْثُ أَصَابَ
38:36 Ve ona rüzgarı ram etmiştik de emriyle dilediği yere hafif hafif esip giderdi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:37 وَٱلشَّيَـٰطِينَ كُلَّ بَنَّآءٍ وَغَوَّاصٍ
38:37 Ve Şeytanlardan bütün mimarları ve dalgıçları da ram etmiştik ona. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:38 وَءَاخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِى ٱلْأَصْفَادِ
38:38 Ve bir başka kısmı da bukağılarla bağlanmıştı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:39 هَـٰذَا عَطَآؤُنَا فَٱمْنُنْ أَوْ أَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍ
38:39 Bu, bizim vergimizdir demiştik, istersen sayısız olarak sen de ihsan et; istersen elini yum, verme. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:40 وَإِنَّ لَهُۥ عِندَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَـَٔابٍ
38:40 Ve şüphe yok ki onun, katımızda bir yakınlık derecesi ve dönüp geleceği güzel bir makamı vardı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:41 وَٱذْكُرْ عَبْدَنَآ أَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُۥٓ أَنِّى مَسَّنِىَ ٱلشَّيْطَـٰنُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ
38:41 Ve an kulumuz Eyyub'u da, hani Rabbine nida.edip de demişti ki: Gerçekten de Şeytan beni yordu ve azaba uğrattı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:42 ٱرْكُضْ بِرِجْلِكَ ۖ هَـٰذَا مُغْتَسَلٌۢ بَارِدٌ وَشَرَابٌ
38:42 Vur yere ayağını, bu yıkanılacak ve içilecek serin su işte demiştik. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:43 وَوَهَبْنَا لَهُۥٓ أَهْلَهُۥ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنَّا وَذِكْرَىٰ لِأُو۟لِى ٱلْأَلْبَـٰبِ
38:43 Ve ona ailesini de ve onlarla beraber daha bir mislini de, bizden bir rahmet ve aklı başında.olanlara da bir öğüt ve ibret olmak üzere verdik. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:44 وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَٱضْرِب بِّهِۦ وَلَا تَحْنَثْ ۗ إِنَّا وَجَدْنَـٰهُ صَابِرًا ۚ نِّعْمَ ٱلْعَبْدُ ۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌ
38:44 Eline dedik, bir demet sap al da onunla vur ve yeminini.bozma. Şüphe yok ki biz onu, sabırlı bulduk, ne güzel bir kuldu ve şüphe yok ki o, daima Rabbine dönen, tövbe eden bir kuldu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:45 وَٱذْكُرْ عِبَـٰدَنَآ إِبْرَٰهِيمَ وَإِسْحَـٰقَ وَيَعْقُوبَ أُو۟لِى ٱلْأَيْدِى وَٱلْأَبْصَـٰرِ
38:45 Ve an kullarımız İbrahim'i ve İshak'ı ve Yakup'u ki ibadette kuvvetliydi bunlar, dinde gözleri açıktı. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:46 إِنَّآ أَخْلَصْنَـٰهُم بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى ٱلدَّارِ
38:46 Biz onları, daima yurtları olan ahireti anma huyuyla yarattık da özleri temiz, ihlas sahibi kullar ettik. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:47 وَإِنَّهُمْ عِندَنَا لَمِنَ ٱلْمُصْطَفَيْنَ ٱلْأَخْيَارِ
38:47 Ve şüphe yok ki onlar, katımızda, seçilmiş, hayırlı kişilerdendi elbet. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:48 وَٱذْكُرْ إِسْمَـٰعِيلَ وَٱلْيَسَعَ وَذَا ٱلْكِفْلِ ۖ وَكُلٌّ مِّنَ ٱلْأَخْيَارِ
38:48 Ve an İsmail'i, ElYesa'ı ve ZülKifl'i ve hepsi de hayırlı kişilerdendi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:49 هَـٰذَا ذِكْرٌ ۚ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَـَٔابٍ
38:49 Ve bu, güzel bir anılıştır ve şüphe yok ki çekinenlere elbette dönülüp varılacak pek güzel bir yer var. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:50 جَنَّـٰتِ عَدْنٍ مُّفَتَّحَةً لَّهُمُ ٱلْأَبْوَٰبُ
38:50 Ebedi Adn cennetleri ki onlara açıktır kapıları. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:51 مُتَّكِـِٔينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَـٰكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ
38:51 Oralarda yaslanıp oturacaklar, diledikleri birçok yemişler ve içecek şeyler, hemen sunulacak kendilerine. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:52 ۞ وَعِندَهُمْ قَـٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ أَتْرَابٌ
38:52 Ve yanlarında,.eşlerinden gözlerini ayırmayan huriler olacak ki her biri de eşit ve aynı yaşta. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:53 هَـٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ ٱلْحِسَابِ
38:53 İşte bu, soru gününde size vaadedilen şey. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:54 إِنَّ هَـٰذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُۥ مِن نَّفَادٍ
38:54 Şüphe yok ki bu, elbette bizim.rızkımız, hem de öylesine ki bitip tükenmesi yok. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:55 هَـٰذَا ۚ وَإِنَّ لِلطَّـٰغِينَ لَشَرَّ مَـَٔابٍ
38:55 Şu da var: Ve şüphe yok ki azgınlara elbette dönülüp gidilecek en kötü bir yer mevcut. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:56 جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ
38:56 Cehennem. Oraya atılırlar ve orası, gerçekten, yatılıp kalınacak ne de kötü yerdir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:57 هَـٰذَا فَلْيَذُوقُوهُ حَمِيمٌ وَغَسَّاقٌ
38:57 İşte budur azap, artık tatsınlar gayet sıcak ve gayet soğuk suları. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:58 وَءَاخَرُ مِن شَكْلِهِۦٓ أَزْوَٰجٌ
38:58 Ve daha da buna eşit çeşitçeşit azaplar var. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:59 هَـٰذَا فَوْجٌ مُّقْتَحِمٌ مَّعَكُمْ ۖ لَا مَرْحَبًۢا بِهِمْ ۚ إِنَّهُمْ صَالُوا۟ ٱلنَّارِ
38:59 Bu topluluk, size uyup sizinle beraber cehenneme girenler; rahat yüzü görmesinler; onlar, mutlaka ateşe atılacaklar. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:60 قَالُوا۟ بَلْ أَنتُمْ لَا مَرْحَبًۢا بِكُمْ ۖ أَنتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَا ۖ فَبِئْسَ ٱلْقَرَارُ
38:60 Onlar da hayır diyecekler, asıl siz, rahat yüzü görmeyin; siz getirdiniz başımıza bunu, gerçekten de karar edilecek ne kötü yer. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:61 قَالُوا۟ رَبَّنَا مَن قَدَّمَ لَنَا هَـٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِى ٱلنَّارِ
38:61 Rabbimiz diyecekler, kim bizi buna uğrattıysa ateşte, azabını bir kat daha arttır onun. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:62 وَقَالُوا۟ مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ ٱلْأَشْرَارِ
38:62 Ve ne oldu bize ki diyecekler, kötü saydığımız erleri göremiyoruz? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:63 أَتَّخَذْنَـٰهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ ٱلْأَبْصَـٰرُ
38:63 Onları alaya alırdururduk, yoksa gözümüzden mi kaçtılar? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:64 إِنَّ ذَٰلِكَ لَحَقٌّ تَخَاصُمُ أَهْلِ ٱلنَّارِ
38:64 Şüphe yok ki cehennem ehlinin, birbirleriyle şu münakaşaları, gerçektir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:65 قُلْ إِنَّمَآ أَنَا۠ مُنذِرٌ ۖ وَمَا مِنْ إِلَـٰهٍ إِلَّا ٱللَّهُ ٱلْوَٰحِدُ ٱلْقَهَّارُ
38:65 De ki: Ben, ancak bir korkutucuyum ve yoktur tapacak bir ve her şeye üstün Allah'tan başka; - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:66 رَبُّ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفَّـٰرُ
38:66 Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin o üstün olan ve suçları, ceza vermeden önce ve tamamıyla örten. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:67 قُلْ هُوَ نَبَؤٌا۟ عَظِيمٌ
38:67 De ki: Bu Kur'an, en büyük bir haberdir. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:68 أَنتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ
38:68 Siz ondan yüz çevirmedesiniz. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:69 مَا كَانَ لِىَ مِنْ عِلْمٍۭ بِٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰٓ إِذْ يَخْتَصِمُونَ
38:69 En yüce melekler topluluğu, münakaşa ederlerken benim hiçbir bilgim yoktu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:70 إِن يُوحَىٰٓ إِلَىَّ إِلَّآ أَنَّمَآ أَنَا۠ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
38:70 Bana vahyedilmede ve ben, ancak apaçık bir korkutucuyum. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:71 إِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَـٰٓئِكَةِ إِنِّى خَـٰلِقٌۢ بَشَرًا مِّن طِينٍ
38:71 Hani Rabbin, meleklere, ben balçıktan bir insan yaratacağım demişti de. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:72 فَإِذَا سَوَّيْتُهُۥ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِى فَقَعُوا۟ لَهُۥ سَـٰجِدِينَ
38:72 Onu tamamlayınca ve ona, ruhumdan üfürünce karşısında yerlere kapanıp secde etmişlerdi. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:73 فَسَجَدَ ٱلْمَلَـٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ
38:73 Meleklerin hepsi birden secde etmişti. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:74 إِلَّآ إِبْلِيسَ ٱسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ ٱلْكَـٰفِرِينَ
38:74 Ancak İblis secde etmemişti, ululanmıştı ve o, kafirlerden olmuştu. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:75 قَالَ يَـٰٓإِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَىَّ ۖ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ ٱلْعَالِينَ
38:75 Ey İblis demişti, kudret ellerimle yarattığıma, ne mani oldu da secde etmedin? Ululuk mu satmadasın, yoksa yücelerden misin sen? - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:76 قَالَ أَنَا۠ خَيْرٌ مِّنْهُ ۖ خَلَقْتَنِى مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُۥ مِن طِينٍ
38:76 O, ben demişti, ondan hayırlıyım, ateşten yarattın beni ve onuysa balçıktan halkettin. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:77 قَالَ فَٱخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ
38:77 Çık git buradan hemen demişti, gerçekten de taşlanmışsın sen. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:78 وَإِنَّ عَلَيْكَ لَعْنَتِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلدِّينِ
38:78 Ve şüphe yok ki ceza gününedek benden lanet sana. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:79 قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
38:79 Rabbim demişti, ölüleri dirilteceğin günedek öldürme beni. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:80 قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلْمُنظَرِينَ
38:80 Gerçekten de demişti, sen, ölmeyenlere katıl. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:81 إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْوَقْتِ ٱلْمَعْلُومِ
38:81 Bilinen vaktin gününe dek. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:82 قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
38:82 Gerçek demişti, yüceliğine andolsun ki onların hepsini azdıracağım. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:83 إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ ٱلْمُخْلَصِينَ
38:83 Ancak içlerinden, ihlasa eren kulların müstesna. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:84 قَالَ فَٱلْحَقُّ وَٱلْحَقَّ أَقُولُ
38:84 Bu gerçek demişti ve ben de gerçek olarak söylüyorum ki. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:85 لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنكَ وَمِمَّن تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ
38:85 Andolsun, dolduracağım cehennemi seninle ve sana uyanların hepsiyle. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:86 قُلْ مَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ وَمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلْمُتَكَلِّفِينَ
38:86 De ki: Ben, tebliğime karşılık, sizden bir ücret istemiyorum ve ben, kendiliğimden bir şey de istememekteyim. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:87 إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَـٰلَمِينَ
38:87 O, ancak alemlere bir öğüt. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)

38:88 وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُۥ بَعْدَ حِينٍۭ
38:88 Onun doğruluğunu, bir müddet sonra mutlaka bilip anlayacaksınız. - Abdulbaki Golpinarli (Turkish)