Selected
Original Text
Edip Yüksel
Abdullah Yusuf Ali
Abdul Majid Daryabadi
Abul Ala Maududi
Ahmed Ali
Ahmed Raza Khan
A. J. Arberry
Ali Quli Qarai
Hasan al-Fatih Qaribullah and Ahmad Darwish
Mohammad Habib Shakir
Mohammed Marmaduke William Pickthall
Muhammad Sarwar
Muhammad Taqi-ud-Din al-Hilali and Muhammad Muhsin Khan
Safi-ur-Rahman al-Mubarakpuri
Saheeh International
Talal Itani
Transliteration
Wahiduddin Khan
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
44:1
حمٓ
44:1
HH. M. - Edip Yüksel (Turkish)
44:2
وَٱلْكِتَـٰبِ ٱلْمُبِينِ
44:2
Apaçık olan bu kitaba andolsun. - Edip Yüksel (Turkish)
44:3
إِنَّآ أَنزَلْنَـٰهُ فِى لَيْلَةٍ مُّبَـٰرَكَةٍ ۚ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ
44:3
Biz uyarmak için onu kutlu bir gecede indirdik. - Edip Yüksel (Turkish)
44:4
فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ
44:4
Onda tüm bilgelik işleri belirlenir. - Edip Yüksel (Turkish)
44:5
أَمْرًا مِّنْ عِندِنَآ ۚ إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
44:5
Katımızdan bir buyruktur; biz elçiler göndeririz. - Edip Yüksel (Turkish)
44:6
رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
44:6
Rabbinden bir rahmet olarak. O İşitendir, Bilendir. - Edip Yüksel (Turkish)
44:7
رَبِّ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَآ ۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
44:7
Göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. Kesin bir inanca sahipseniz... - Edip Yüksel (Turkish)
44:8
لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۖ رَبُّكُمْ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
44:8
O'ndan başka tanrı yoktur. Yaşatır ve öldürür. Sizin de, önceki atalarınızın da Rabbidir. - Edip Yüksel (Turkish)
44:9
بَلْ هُمْ فِى شَكٍّ يَلْعَبُونَ
44:9
Doğrusu, onlar bir kuşku içinde oynamaktadırlar. - Edip Yüksel (Turkish)
44:10
فَٱرْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى ٱلسَّمَآءُ بِدُخَانٍ مُّبِينٍ
44:10
Göğün apaçık bir dumanı getireceği günü gözetle. - Edip Yüksel (Turkish)
44:11
يَغْشَى ٱلنَّاسَ ۖ هَـٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
44:11
İnsanları çepeçevre saracaktır; bu acı bir azaptır. - Edip Yüksel (Turkish)
44:12
رَّبَّنَا ٱكْشِفْ عَنَّا ٱلْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ
44:12
"Rabbimiz, bizden bu azabı kaldır; biz inanıyoruz." - Edip Yüksel (Turkish)
44:13
أَنَّىٰ لَهُمُ ٱلذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَآءَهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ
44:13
Mesaja aldırış etmediler. Halbuki kendilerine apaçık bir elçi gelmişti. - Edip Yüksel (Turkish)
44:14
ثُمَّ تَوَلَّوْا۟ عَنْهُ وَقَالُوا۟ مُعَلَّمٌ مَّجْنُونٌ
44:14
Sonra ondan yüz çevirdiler ve, "Öğrenim görmüş bir deli!" dediler. - Edip Yüksel (Turkish)
44:15
إِنَّا كَاشِفُوا۟ ٱلْعَذَابِ قَلِيلًا ۚ إِنَّكُمْ عَآئِدُونَ
44:15
Biz azabı birazcık kaldıracağız; ama siz yine döneceksiniz. - Edip Yüksel (Turkish)
44:16
يَوْمَ نَبْطِشُ ٱلْبَطْشَةَ ٱلْكُبْرَىٰٓ إِنَّا مُنتَقِمُونَ
44:16
Asıl o büyük yakalama ile yakaladığımızda öc alırız. - Edip Yüksel (Turkish)
44:17
۞ وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَآءَهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ
44:17
Onlardan önce Firavun'un halkını sınamıştık; onlara şerefli bir elçi gitmişti: - Edip Yüksel (Turkish)
44:18
أَنْ أَدُّوٓا۟ إِلَىَّ عِبَادَ ٱللَّهِ ۖ إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
44:18
"Ey ALLAH'ın kulları, bana kulak verin. Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." - Edip Yüksel (Turkish)
44:19
وَأَن لَّا تَعْلُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ ۖ إِنِّىٓ ءَاتِيكُم بِسُلْطَـٰنٍ مُّبِينٍ
44:19
"ALLAH'a karşı ululanmayın. Ben size apaçık bir delille gelmiş bulunuyorum." - Edip Yüksel (Turkish)
44:20
وَإِنِّى عُذْتُ بِرَبِّى وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ
44:20
"Sizin beni taşlamanızdan, benim Rabbime ve sizin Rabbinize sığınıyorum." - Edip Yüksel (Turkish)
44:21
وَإِن لَّمْ تُؤْمِنُوا۟ لِى فَٱعْتَزِلُونِ
44:21
"Bana inanmıyorsanız, bari beni yalnız bırakın." - Edip Yüksel (Turkish)
44:22
فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنَّ هَـٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ
44:22
Ve, "Bunlar suçlu bir topluluk,"diye Rabbine yalvardı. - Edip Yüksel (Turkish)
44:23
فَأَسْرِ بِعِبَادِى لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
44:23
"Kullarımla geceleyin yola çık. Siz izleniyorsunuz." - Edip Yüksel (Turkish)
44:24
وَٱتْرُكِ ٱلْبَحْرَ رَهْوًا ۖ إِنَّهُمْ جُندٌ مُّغْرَقُونَ
44:24
"Denizi yarılmış olarak terket. Onlar boğulmaya mahkum bir ordudur." - Edip Yüksel (Turkish)
44:25
كَمْ تَرَكُوا۟ مِن جَنَّـٰتٍ وَعُيُونٍ
44:25
Onlar geride neler bırakmışlardı: Bahçeler, pınarlar, - Edip Yüksel (Turkish)
44:26
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
44:26
Ekinler ve yüksek makamlar, - Edip Yüksel (Turkish)
44:27
وَنَعْمَةٍ كَانُوا۟ فِيهَا فَـٰكِهِينَ
44:27
Ve içinde sefa sürdükleri nice nimetler... - Edip Yüksel (Turkish)
44:28
كَذَٰلِكَ ۖ وَأَوْرَثْنَـٰهَا قَوْمًا ءَاخَرِينَ
44:28
Böylece hepsini başka bir topluluğa miras bıraktık. - Edip Yüksel (Turkish)
44:29
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلْأَرْضُ وَمَا كَانُوا۟ مُنظَرِينَ
44:29
Ne gök ve ne de yer onlara ağladı; ertelenmediler de. - Edip Yüksel (Turkish)
44:30
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلْعَذَابِ ٱلْمُهِينِ
44:30
İsrailoğullarını alçaltıcı zulümden kurtarmıştık; - Edip Yüksel (Turkish)
44:31
مِن فِرْعَوْنَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيًا مِّنَ ٱلْمُسْرِفِينَ
44:31
Firavun'dan. O, azgın bir diktatör idi. - Edip Yüksel (Turkish)
44:32
وَلَقَدِ ٱخْتَرْنَـٰهُمْ عَلَىٰ عِلْمٍ عَلَى ٱلْعَـٰلَمِينَ
44:32
Tüm halkın arasından özellikle onları seçtik. - Edip Yüksel (Turkish)
44:33
وَءَاتَيْنَـٰهُم مِّنَ ٱلْـَٔايَـٰتِ مَا فِيهِ بَلَـٰٓؤٌا۟ مُّبِينٌ
44:33
Ve onlara, açık bir sınav olarak mucizeler verdik. - Edip Yüksel (Turkish)
44:34
إِنَّ هَـٰٓؤُلَآءِ لَيَقُولُونَ
44:34
Şunlar da diyorlar ki: - Edip Yüksel (Turkish)
44:35
إِنْ هِىَ إِلَّا مَوْتَتُنَا ٱلْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ
44:35
"Sadece bir kez ölürüz; dirilecek değiliz." - Edip Yüksel (Turkish)
44:36
فَأْتُوا۟ بِـَٔابَآئِنَآ إِن كُنتُمْ صَـٰدِقِينَ
44:36
"Doğru sözlüler iseniz, atalarımızı geri getirin." - Edip Yüksel (Turkish)
44:37
أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ أَهْلَكْنَـٰهُمْ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ مُجْرِمِينَ
44:37
Onlar mı, yoksa Tubba' halkı ve onlardan öncekiler mi daha iyidir? Suçlu oldukları için onları yok etmiştik. - Edip Yüksel (Turkish)
44:38
وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَـٰعِبِينَ
44:38
Biz, gökler, yer ve aralarındakileri oyun eğlence için yaratmadık. - Edip Yüksel (Turkish)
44:39
مَا خَلَقْنَـٰهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَلَـٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
44:39
Biz onları ancak belli bir amaca göre yarattık. Ne var ki onların çoğu bilmezler. - Edip Yüksel (Turkish)
44:40
إِنَّ يَوْمَ ٱلْفَصْلِ مِيقَـٰتُهُمْ أَجْمَعِينَ
44:40
Hepsi Karar Günü topluca buluşacaklardır. - Edip Yüksel (Turkish)
44:41
يَوْمَ لَا يُغْنِى مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْـًٔا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
44:41
O gün dost, dostunu hiç bir şeyden koruyamaz ve yardım da görmezler. - Edip Yüksel (Turkish)
44:42
إِلَّا مَن رَّحِمَ ٱللَّهُ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
44:42
Yalnız ALLAH'ın merhamet ettikleri hariç. O Üstündür, Rahimdir. - Edip Yüksel (Turkish)
44:43
إِنَّ شَجَرَتَ ٱلزَّقُّومِ
44:43
Elbette, zakkum ağacı - Edip Yüksel (Turkish)
44:44
طَعَامُ ٱلْأَثِيمِ
44:44
Günahkarın yiyeceğidir. - Edip Yüksel (Turkish)
44:45
كَٱلْمُهْلِ يَغْلِى فِى ٱلْبُطُونِ
44:45
Derişik asit gibi ve midelerde kaynayacaktır - Edip Yüksel (Turkish)
44:46
كَغَلْىِ ٱلْحَمِيمِ
44:46
Sıcak suyun kaynaması gibi. - Edip Yüksel (Turkish)
44:47
خُذُوهُ فَٱعْتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ
44:47
Onu yakalayın ve cehennemin ortasına sürükleyin. - Edip Yüksel (Turkish)
44:48
ثُمَّ صُبُّوا۟ فَوْقَ رَأْسِهِۦ مِنْ عَذَابِ ٱلْحَمِيمِ
44:48
Sonra başına kaynar su azabından dökün. - Edip Yüksel (Turkish)
44:49
ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْكَرِيمُ
44:49
"Tad bakalım; sen çok üstün ve şerefliydin!" - Edip Yüksel (Turkish)
44:50
إِنَّ هَـٰذَا مَا كُنتُم بِهِۦ تَمْتَرُونَ
44:50
"Bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir." - Edip Yüksel (Turkish)
44:51
إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى مَقَامٍ أَمِينٍ
44:51
Erdemli olanlar ise güvenlikli bir makamdadırlar. - Edip Yüksel (Turkish)
44:52
فِى جَنَّـٰتٍ وَعُيُونٍ
44:52
Bahçeler ve pınarlar içerisinde. - Edip Yüksel (Turkish)
44:53
يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَـٰبِلِينَ
44:53
İpek ve atlastan giysiler içinde karşılıklı otururlar. - Edip Yüksel (Turkish)
44:54
كَذَٰلِكَ وَزَوَّجْنَـٰهُم بِحُورٍ عِينٍ
44:54
Bu böyledir; onlara güzel eşler vermişizdir. - Edip Yüksel (Turkish)
44:55
يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَـٰكِهَةٍ ءَامِنِينَ
44:55
Tam bir güvenlik içinde her meyveyi isterler. - Edip Yüksel (Turkish)
44:56
لَا يَذُوقُونَ فِيهَا ٱلْمَوْتَ إِلَّا ٱلْمَوْتَةَ ٱلْأُولَىٰ ۖ وَوَقَىٰهُمْ عَذَابَ ٱلْجَحِيمِ
44:56
Orada, ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Onları cehennem azabından korumuştur. - Edip Yüksel (Turkish)
44:57
فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
44:57
Rabbinin bir lütfu olarak. İşte büyük zafer budur. - Edip Yüksel (Turkish)
44:58
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَـٰهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
44:58
Öğüt alsınlar diye senin dilinle onu kolaylaştırdık. - Edip Yüksel (Turkish)
44:59
فَٱرْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ
44:59
Öyleyse bekle; onlar da beklemektedirler. - Edip Yüksel (Turkish)