Selected

Original Text
Diyanet Vakfi

Available Translations

15 Al-Ĥijr ٱلْحِجْر

< Previous   99 Āyah   The Rocky Tract      Next >  

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.

15:1 الٓر ۚ تِلْكَ ءَايَـٰتُ ٱلْكِتَـٰبِ وَقُرْءَانٍ مُّبِينٍ
15:1 Elif. Lam. Ra. Bunlar Kitab'ın ve apaçık bir Kur'an'ın ayetleridir. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:2 رُّبَمَا يَوَدُّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَوْ كَانُوا۟ مُسْلِمِينَ
15:2 İnkar edenler zaman zaman, keşke biz de müslüman olsaydık, diye arzu ederler. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:3 ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا۟ وَيَتَمَتَّعُوا۟ وَيُلْهِهِمُ ٱلْأَمَلُ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
15:3 Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalaya dursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler! - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:4 وَمَآ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ
15:4 Helak ettiğimiz hiçbir ülke yoktur ki hakkında (bizce) bilinen bir yazgı olmasın. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:5 مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَـْٔخِرُونَ
15:5 Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez, ve onu geciktiremez. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:6 وَقَالُوا۟ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِى نُزِّلَ عَلَيْهِ ٱلذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ
15:6 Dediler ki: "Ey kendisine Kur'an indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun!" - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:7 لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِٱلْمَلَـٰٓئِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّـٰدِقِينَ
15:7 "Eğer doğru söyleyenlerden idiysen, bize melekleri getirmeliydin." - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:8 مَا نُنَزِّلُ ٱلْمَلَـٰٓئِكَةَ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَمَا كَانُوٓا۟ إِذًا مُّنظَرِينَ
15:8 Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman onlara mühlet verilmez. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:9 إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا ٱلذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَـٰفِظُونَ
15:9 Kur an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:10 وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى شِيَعِ ٱلْأَوَّلِينَ
15:10 Andolsun, senden önceki milletler arasında da elçiler gönderdik. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:11 وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
15:11 Onlara bir peygamber gelmeyedursun, hemen onunla alay ederlerdi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:12 كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُۥ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ
15:12 İşte böylece biz onu, (inkarcılığı) suçluların kalplerine sokarız. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:13 لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦ ۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ ٱلْأَوَّلِينَ
15:13 Öncekilerin başına gelenlerden ders almaları gerekirken onlar hala buna (Kur'an'a) inanmıyorlar. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:14 وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّوا۟ فِيهِ يَعْرُجُونَ
15:14 Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar, - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:15 لَقَالُوٓا۟ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَـٰرُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ
15:15 "Gözlerimiz boyandı, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır" derler. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:16 وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِى ٱلسَّمَآءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّـٰهَا لِلنَّـٰظِرِينَ
15:16 Andolsun, biz gökte birtakım burçlar yarattık ve seyr edenler için onu süsledik. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:17 وَحَفِظْنَـٰهَا مِن كُلِّ شَيْطَـٰنٍ رَّجِيمٍ
15:17 Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:18 إِلَّا مَنِ ٱسْتَرَقَ ٱلسَّمْعَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ مُّبِينٌ
15:18 Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir alev sütunu düşmüştür. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:19 وَٱلْأَرْضَ مَدَدْنَـٰهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَىْءٍ مَّوْزُونٍ
15:19 Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik, yine orada miktarı ve ölçüsü belirli olan şeyler bitirdik. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:20 وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَـٰيِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُۥ بِرَٰزِقِينَ
15:20 Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait olmayanlar için (gerekli) geçim vasıtaları yarattık. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:21 وَإِن مِّن شَىْءٍ إِلَّا عِندَنَا خَزَآئِنُهُۥ وَمَا نُنَزِّلُهُۥٓ إِلَّا بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ
15:21 Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:22 وَأَرْسَلْنَا ٱلرِّيَـٰحَ لَوَٰقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَسْقَيْنَـٰكُمُوهُ وَمَآ أَنتُمْ لَهُۥ بِخَـٰزِنِينَ
15:22 Biz, rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirdik de onunla su ihtiyacınızı karşıladık. (Biz bunları yapmasaydık) siz onu (yeterli) suyu depolayamazdınız. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:23 وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْىِۦ وَنُمِيتُ وَنَحْنُ ٱلْوَٰرِثُونَ
15:23 Şüphesiz biz diriltir ve biz öldürürüz! Ve her şeye biz varis oluruz. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:24 وَلَقَدْ عَلِمْنَا ٱلْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا ٱلْمُسْتَـْٔخِرِينَ
15:24 Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:25 وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ ۚ إِنَّهُۥ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
15:25 Şüphesiz Rabbin onları (kıyamette) toplayacaktır. Çünkü O, hakimdir, alimdir. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:26 وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَـٰنَ مِن صَلْصَـٰلٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
15:26 Andolsun biz insanı, (pişmiş) kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:27 وَٱلْجَآنَّ خَلَقْنَـٰهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ ٱلسَّمُومِ
15:27 Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:28 وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَـٰٓئِكَةِ إِنِّى خَـٰلِقٌۢ بَشَرًا مِّن صَلْصَـٰلٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
15:28 Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım." - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:29 فَإِذَا سَوَّيْتُهُۥ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِى فَقَعُوا۟ لَهُۥ سَـٰجِدِينَ
15:29 "Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan ütlediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!" - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:30 فَسَجَدَ ٱلْمَلَـٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ
15:30 Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:31 إِلَّآ إِبْلِيسَ أَبَىٰٓ أَن يَكُونَ مَعَ ٱلسَّـٰجِدِينَ
15:31 Fakat İblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:32 قَالَ يَـٰٓإِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ ٱلسَّـٰجِدِينَ
15:32 (Allah:) Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmayışının sebebi nedir? dedi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:33 قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُۥ مِن صَلْصَـٰلٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
15:33 (İblis:) Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim, dedi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:34 قَالَ فَٱخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ
15:34 Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun! - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:35 وَإِنَّ عَلَيْكَ ٱللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلدِّينِ
15:35 Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerine olacaktır! - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:36 قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
15:36 (İblis:) Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:37 قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلْمُنظَرِينَ
15:37 Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin" - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:38 إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْوَقْتِ ٱلْمَعْلُومِ
15:38 "Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..." - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:39 قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغْوَيْتَنِى لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
15:39 (İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:40 إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ ٱلْمُخْلَصِينَ
15:40 Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:41 قَالَ هَـٰذَا صِرَٰطٌ عَلَىَّ مُسْتَقِيمٌ
15:41 (Allah) şöyle buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur." - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:42 إِنَّ عِبَادِى لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَـٰنٌ إِلَّا مَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلْغَاوِينَ
15:42 "Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna." - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:43 وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ
15:43 Muhakkak cehennem, onların hepsine vadolunan yerdir. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:44 لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَٰبٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ
15:44 Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer gurup ayrılmıştır. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:45 إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّـٰتٍ وَعُيُونٍ
15:45 (Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan) takva sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:46 ٱدْخُلُوهَا بِسَلَـٰمٍ ءَامِنِينَ
15:46 "Oraya emniyet ve selametle girin" (denilir, onlara). - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:47 وَنَزَعْنَا مَا فِى صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَٰنًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَـٰبِلِينَ
15:47 Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:48 لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ
15:48 Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:49 ۞ نَبِّئْ عِبَادِىٓ أَنِّىٓ أَنَا ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
15:49 (Resulüm!) Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:50 وَأَنَّ عَذَابِى هُوَ ٱلْعَذَابُ ٱلْأَلِيمُ
15:50 Benim azabımın elem verici bir azap olduğunu da bildir. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:51 وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْرَٰهِيمَ
15:51 Onlara İbrahim'in misafirlerinden (meleklerden) de haber ver. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:52 إِذْ دَخَلُوا۟ عَلَيْهِ فَقَالُوا۟ سَلَـٰمًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ
15:52 Onun yanına girdikleri zaman, "selam" dediler. (İbrahim:) Biz sizden çekiniyoruz, dedi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:53 قَالُوا۟ لَا تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَـٰمٍ عَلِيمٍ
15:53 Dediler ki: Korkma; biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:54 قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِى عَلَىٰٓ أَن مَّسَّنِىَ ٱلْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ
15:54 (İbrahim:) Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz? dedi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:55 قَالُوا۟ بَشَّرْنَـٰكَ بِٱلْحَقِّ فَلَا تَكُن مِّنَ ٱلْقَـٰنِطِينَ
15:55 Sana gerçeği müjdeledik, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:56 قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِۦٓ إِلَّا ٱلضَّآلُّونَ
15:56 (İbrahim:) dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser? - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:57 قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا ٱلْمُرْسَلُونَ
15:57 "Ey elçiler! (Başka) ne işiniz var?" dedi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:58 قَالُوٓا۟ إِنَّآ أُرْسِلْنَآ إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ
15:58 Dediler ki: "Biz, suçlu bir topluma (onları helak etmeye) gönderildik." - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:59 إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ
15:59 "Ancak Lut ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız." - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:60 إِلَّا ٱمْرَأَتَهُۥ قَدَّرْنَآ ۙ إِنَّهَا لَمِنَ ٱلْغَـٰبِرِينَ
15:60 "(Fakat Lut'un) karısı müstesna; biz onun geri kalanlardan olmasını takdir ettik." - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:61 فَلَمَّا جَآءَ ءَالَ لُوطٍ ٱلْمُرْسَلُونَ
15:61 Melek olan elçiler Lut ailesine gelince, - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:62 قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ
15:62 Lut onlara: "Hakikaten siz tanınmayan kimselersiniz" dedi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:63 قَالُوا۟ بَلْ جِئْنَـٰكَ بِمَا كَانُوا۟ فِيهِ يَمْتَرُونَ
15:63 Dediler ki: "Bilakis, biz sana, onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helakı) getirdik. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:64 وَأَتَيْنَـٰكَ بِٱلْحَقِّ وَإِنَّا لَصَـٰدِقُونَ
15:64 Sana gerçeği getirdik; biz, hakikaten doğru söyleyenleriz. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:65 فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ ٱلَّيْلِ وَٱتَّبِعْ أَدْبَـٰرَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَٱمْضُوا۟ حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
15:65 Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından yürü. Sizden hiç kimse, sakın dönüp de ardına bakmasın, istenen yere gidin." - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:66 وَقَضَيْنَآ إِلَيْهِ ذَٰلِكَ ٱلْأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَـٰٓؤُلَآءِ مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ
15:66 Ona (Lut'a) şu hükmümüzü vahyettik: "Sabaha çıkarlarken mutlaka onların ardı kesilmiş olacaktır." - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:67 وَجَآءَ أَهْلُ ٱلْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ
15:67 Şehir halkı, birbirlerini kutlayarak, (meleklerin yanına) geldiIer. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:68 قَالَ إِنَّ هَـٰٓؤُلَآءِ ضَيْفِى فَلَا تَفْضَحُونِ
15:68 (Lut) onlara "Bunlar benim misafirimdir. Sakın beni utandırmayın; - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:69 وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ
15:69 Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin!" dedi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:70 قَالُوٓا۟ أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ ٱلْعَـٰلَمِينَ
15:70 "Biz seni, elalemin işine karışmaktan men etmemiş miydik?" dediler. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:71 قَالَ هَـٰٓؤُلَآءِ بَنَاتِىٓ إِن كُنتُمْ فَـٰعِلِينَ
15:71 (Lut:) İşte kızlarım! (Düşündüğünüzü) yapacaksanız (onlarla evlenin), dedi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:72 لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِى سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
15:72 (Resulüm!) Hayatın hakkı için onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:73 فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ
15:73 Güneş doğarken onları o korkunç ses yakaladı. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:74 فَجَعَلْنَا عَـٰلِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ
15:74 Böylece ülkelerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:75 إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَـٰتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ
15:75 İşte bunda ibret alanlar için işaretler vardır. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:76 وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُّقِيمٍ
15:76 Onlar hala gözler önünde duran bir yol üzerindedirler. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:77 إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ
15:77 Hakikaten bunda iman edenler için bir ibret vardır. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:78 وَإِن كَانَ أَصْحَـٰبُ ٱلْأَيْكَةِ لَظَـٰلِمِينَ
15:78 Eyke halkı da gerçekten zalim idiler. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:79 فَٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ
15:79 Biz onlardan da intikam aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:80 وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَـٰبُ ٱلْحِجْرِ ٱلْمُرْسَلِينَ
15:80 Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:81 وَءَاتَيْنَـٰهُمْ ءَايَـٰتِنَا فَكَانُوا۟ عَنْهَا مُعْرِضِينَ
15:81 Biz onlara mucizelerimizi vermiştik; fakat onlardan yüz çevirmişlerdi. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:82 وَكَانُوا۟ يَنْحِتُونَ مِنَ ٱلْجِبَالِ بُيُوتًا ءَامِنِينَ
15:82 Onlar, dağlardan emniyet içinde kalacakları evler oyarlardı - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:83 فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ
15:83 Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç ses yakaladı. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:84 فَمَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
15:84 Kazanmakta oldukları şeyler onlardan hiçbir zararı savmadı. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:85 وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ ۗ وَإِنَّ ٱلسَّاعَةَ لَـَٔاتِيَةٌ ۖ فَٱصْفَحِ ٱلصَّفْحَ ٱلْجَمِيلَ
15:85 Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. Şimdilik onlara güzel muamele et. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:86 إِنَّ رَبَّكَ هُوَ ٱلْخَلَّـٰقُ ٱلْعَلِيمُ
15:86 Şüphesiz Rabbin hakkıyla yaratan pek iyi bilendir. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:87 وَلَقَدْ ءَاتَيْنَـٰكَ سَبْعًا مِّنَ ٱلْمَثَانِى وَٱلْقُرْءَانَ ٱلْعَظِيمَ
15:87 Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve yüce Kur'an'ı verdik. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:88 لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِۦٓ أَزْوَٰجًا مِّنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَٱخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ
15:88 Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz dikme, onlardan dolayı üzülme ve müminlere alçak gönüllü ol. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:89 وَقُلْ إِنِّىٓ أَنَا ٱلنَّذِيرُ ٱلْمُبِينُ
15:89 De ki: Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:90 كَمَآ أَنزَلْنَا عَلَى ٱلْمُقْتَسِمِينَ
15:90 Nitekim biz, (Kur'an'ı) kısımlara ayıranlara azabı indirmişizdir. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:91 ٱلَّذِينَ جَعَلُوا۟ ٱلْقُرْءَانَ عِضِينَ
15:91 Onlar, Kur'an'ı bölüp ayıranlardır. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:92 فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
15:92 Rabbin hakkı için, mutlaka onların hepsini sorguya çekeceğiz. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:93 عَمَّا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
15:93 Yaptıklarından dolayı. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:94 فَٱصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ ٱلْمُشْرِكِينَ
15:94 Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir! - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:95 إِنَّا كَفَيْنَـٰكَ ٱلْمُسْتَهْزِءِينَ
15:95 (Seninle) alay edenlere karşı biz sana yeteriz. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:96 ٱلَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ ٱللَّهِ إِلَـٰهًا ءَاخَرَ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
15:96 Onlar Allah ile beraber başka bir tanrı edinenlerdir. (Kimin doğru olduğunu) yakında bilecekler! - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:97 وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ
15:97 Onların söyledikleri şeyler yüzünden senin canının sıkıldığını andolsun biliyoruz. - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:98 فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ ٱلسَّـٰجِدِينَ
15:98 Sen şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol! - Diyanet Vakfi (Turkish)

15:99 وَٱعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ ٱلْيَقِينُ
15:99 Ve sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et! - Diyanet Vakfi (Turkish)