Selected

Original Text
Edip Yüksel

Available Translations

54 Al-Qamar ٱلْقَمَر

< Previous   55 Āyah   The Moon      Next >  

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.

54:1 ٱقْتَرَبَتِ ٱلسَّاعَةُ وَٱنشَقَّ ٱلْقَمَرُ
54:1 Saat (dünyanın sonu) yaklaştı ve ay yarıldı. - Edip Yüksel (Turkish)

54:2 وَإِن يَرَوْا۟ ءَايَةً يُعْرِضُوا۟ وَيَقُولُوا۟ سِحْرٌ مُّسْتَمِرٌّ
54:2 Bir mucize görseler yüz çevirirler ve, "Süregelen bir büyüdür" derler. - Edip Yüksel (Turkish)

54:3 وَكَذَّبُوا۟ وَٱتَّبَعُوٓا۟ أَهْوَآءَهُمْ ۚ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
54:3 Yalanladılar; arzularına ve tümüyle statükoya uydular. - Edip Yüksel (Turkish)

54:4 وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّنَ ٱلْأَنۢبَآءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ
54:4 Oysa, kötülüklerini engelleyecek uyarılar dolu haberler kendilerine gelmiş bulunuyor. - Edip Yüksel (Turkish)

54:5 حِكْمَةٌۢ بَـٰلِغَةٌ ۖ فَمَا تُغْنِ ٱلنُّذُرُ
54:5 Bu üstün bir hikmettir; ancak uyarılar yarar sağlamıyor. - Edip Yüksel (Turkish)

54:6 فَتَوَلَّ عَنْهُمْ ۘ يَوْمَ يَدْعُ ٱلدَّاعِ إِلَىٰ شَىْءٍ نُّكُرٍ
54:6 Onlara aldırma; çağırıcının, görülmemiş ve tanınmamış bir şeye çağıracağı gün, - Edip Yüksel (Turkish)

54:7 خُشَّعًا أَبْصَـٰرُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ ٱلْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُّنتَشِرٌ
54:7 Gözleri zillet içinde mezarlardan çıkarlar; tıpkı saçılmış çekirgeler gibi... - Edip Yüksel (Turkish)

54:8 مُّهْطِعِينَ إِلَى ٱلدَّاعِ ۖ يَقُولُ ٱلْكَـٰفِرُونَ هَـٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ
54:8 Çağırıcıya doğru koşarlarken, inkarcılar, "Bu zorlu bir gündür," derler. - Edip Yüksel (Turkish)

54:9 ۞ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا۟ عَبْدَنَا وَقَالُوا۟ مَجْنُونٌ وَٱزْدُجِرَ
54:9 Onlardan önce de Nuh'un halkı yalanlamıştı. Kulumuzu yalanlayıp, "Delidir" dediler. Nitekim o engellendi. - Edip Yüksel (Turkish)

54:10 فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنِّى مَغْلُوبٌ فَٱنتَصِرْ
54:10 Rabbini çağırdı, "Ben yenildim; bana yardım et." - Edip Yüksel (Turkish)

54:11 فَفَتَحْنَآ أَبْوَٰبَ ٱلسَّمَآءِ بِمَآءٍ مُّنْهَمِرٍ
54:11 Bunun üzerine göğün kapılarını boşanan sularla açtık. - Edip Yüksel (Turkish)

54:12 وَفَجَّرْنَا ٱلْأَرْضَ عُيُونًا فَٱلْتَقَى ٱلْمَآءُ عَلَىٰٓ أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ
54:12 Yerden de pınarlar fışkırttık. Nihayet sular, daha önce belirlenmiş seviyeye ulaştılar. - Edip Yüksel (Turkish)

54:13 وَحَمَلْنَـٰهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَٰحٍ وَدُسُرٍ
54:13 Onu ağaç lifleri ile (bağlanmış) kütükler üzerinde taşıdık. - Edip Yüksel (Turkish)

54:14 تَجْرِى بِأَعْيُنِنَا جَزَآءً لِّمَن كَانَ كُفِرَ
54:14 Reddedilmiş olan kişiye bir ödül olarak gözetimimiz altında akıp gidiyordu. - Edip Yüksel (Turkish)

54:15 وَلَقَد تَّرَكْنَـٰهَآ ءَايَةً فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:15 Bunu bir ders olarak bıraktık. Öğüt alan yok mudur? - Edip Yüksel (Turkish)

54:16 فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:16 Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış! - Edip Yüksel (Turkish)

54:17 وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:17 Kuran'ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur? - Edip Yüksel (Turkish)

54:18 كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:18 Ad da yalanladı. Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış! - Edip Yüksel (Turkish)

54:19 إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِى يَوْمِ نَحْسٍ مُّسْتَمِرٍّ
54:19 Uğursuzluk üstüne uğursuzluğa sahip bir günde üzerlerine vahşi bir rüzgar gönderdik. - Edip Yüksel (Turkish)

54:20 تَنزِعُ ٱلنَّاسَ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ مُّنقَعِرٍ
54:20 İnsanları, sanki köklerinden koparılmış hurma kötükleriymiş gibi yıkıyordu. - Edip Yüksel (Turkish)

54:21 فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:21 Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış! - Edip Yüksel (Turkish)

54:22 وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:22 Kuran'ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur? - Edip Yüksel (Turkish)

54:23 كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِٱلنُّذُرِ
54:23 Semud da uyarıları yalanladı. - Edip Yüksel (Turkish)

54:24 فَقَالُوٓا۟ أَبَشَرًا مِّنَّا وَٰحِدًا نَّتَّبِعُهُۥٓ إِنَّآ إِذًا لَّفِى ضَلَـٰلٍ وَسُعُرٍ
54:24 Dediler ki, "Bizden bir insana mı uyalım? O zaman biz sapar ve cehenneme gireriz." - Edip Yüksel (Turkish)

54:25 أَءُلْقِىَ ٱلذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنۢ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ
54:25 "Mesaj aramızdan ona mı verildi? O, yalancı küstahın biridir." - Edip Yüksel (Turkish)

54:26 سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَّنِ ٱلْكَذَّابُ ٱلْأَشِرُ
54:26 Yalancı küstahın kim olduğunu yarın öğreneceklerdir. - Edip Yüksel (Turkish)

54:27 إِنَّا مُرْسِلُوا۟ ٱلنَّاقَةِ فِتْنَةً لَّهُمْ فَٱرْتَقِبْهُمْ وَٱصْطَبِرْ
54:27 Deveyi bir sınav olarak göndereceğiz. Onları gözetle, sabırlı ol. - Edip Yüksel (Turkish)

54:28 وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ ٱلْمَآءَ قِسْمَةٌۢ بَيْنَهُمْ ۖ كُلُّ شِرْبٍ مُّحْتَضَرٌ
54:28 Onlara, suyun (deveyle) aralarında paylaşılacağını bildir. Her içim sırayla sunulacaktır. - Edip Yüksel (Turkish)

54:29 فَنَادَوْا۟ صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ
54:29 Bir arkadaşlarını çağırdılar, o da çekip (deveyi) kesti. - Edip Yüksel (Turkish)

54:30 فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:30 Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış! - Edip Yüksel (Turkish)

54:31 إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَٰحِدَةً فَكَانُوا۟ كَهَشِيمِ ٱلْمُحْتَظِرِ
54:31 Üzerlerine bir tek patlama gönderdik ve onlar ağılcının topladığı saman yığınına döndüler. - Edip Yüksel (Turkish)

54:32 وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:32 Kuran'ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur? - Edip Yüksel (Turkish)

54:33 كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍۭ بِٱلنُّذُرِ
54:33 Lut halkı da uyarıları yalanlamıştı. - Edip Yüksel (Turkish)

54:34 إِنَّآ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ ۖ نَّجَّيْنَـٰهُم بِسَحَرٍ
54:34 Üzerlerine taş yağdıran bir fırtına gönderdik, yalnız Lut'un ailesini seher vakti kurtardık. - Edip Yüksel (Turkish)

54:35 نِّعْمَةً مِّنْ عِندِنَا ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِى مَن شَكَرَ
54:35 Katımızdan bir iyilik olarak. Şükredeni işte böyle ödüllendiririz. - Edip Yüksel (Turkish)

54:36 وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا۟ بِٱلنُّذُرِ
54:36 Onları bu yakalayışımıza karşı uyarmıştı; ancak onlar uyarıları kuşkuyla karşıladılar. - Edip Yüksel (Turkish)

54:37 وَلَقَدْ رَٰوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِۦ فَطَمَسْنَآ أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا۟ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:37 Onun konuklarına göz diktiler, biz de onları kör ettik. Azabımı ve uyarılarımı tadın bakalım. - Edip Yüksel (Turkish)

54:38 وَلَقَدْ صَبَّحَهُم بُكْرَةً عَذَابٌ مُّسْتَقِرٌّ
54:38 Ertesi gün, yaman bir azap sabahlarını kutladı. - Edip Yüksel (Turkish)

54:39 فَذُوقُوا۟ عَذَابِى وَنُذُرِ
54:39 Azabımı ve uyarılarımı tadın bakalım. - Edip Yüksel (Turkish)

54:40 وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:40 Kuran'ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur? - Edip Yüksel (Turkish)

54:41 وَلَقَدْ جَآءَ ءَالَ فِرْعَوْنَ ٱلنُّذُرُ
54:41 Firavun'un erkanına da uyarıcılar gitmişti. - Edip Yüksel (Turkish)

54:42 كَذَّبُوا۟ بِـَٔايَـٰتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَـٰهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُّقْتَدِرٍ
54:42 Tüm mucizelerimizi yalanladılar ve biz de onları En üstün ve her şeye gücü yetenin yakalayışı gibi yakaladık. - Edip Yüksel (Turkish)

54:43 أَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِّنْ أُو۟لَـٰٓئِكُمْ أَمْ لَكُم بَرَآءَةٌ فِى ٱلزُّبُرِ
54:43 Sizin inkarcılarınız onlarınkinden daha mı iyi? Yoksa kitaplarda kendiniz için bir af ilanına mı rastladınız? - Edip Yüksel (Turkish)

54:44 أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُّنتَصِرٌ
54:44 Yoksa, "Biz, zafere ulaşacak bir cemaatiz" mi diyorlar? - Edip Yüksel (Turkish)

54:45 سَيُهْزَمُ ٱلْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ ٱلدُّبُرَ
54:45 O cemaat bozguna uğratılacak; dönüp kaçacaklar. - Edip Yüksel (Turkish)

54:46 بَلِ ٱلسَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَٱلسَّاعَةُ أَدْهَىٰ وَأَمَرُّ
54:46 Saat onları beklemektedir, daha korkunç ve acıdır. - Edip Yüksel (Turkish)

54:47 إِنَّ ٱلْمُجْرِمِينَ فِى ضَلَـٰلٍ وَسُعُرٍ
54:47 Suçlular bir sapıklık ve cehennem içindedir. - Edip Yüksel (Turkish)

54:48 يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِى ٱلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا۟ مَسَّ سَقَرَ
54:48 Yüzükoyun ateşe sürüklenecekleri gün: "Cehennemin dokunuşunu tadın." - Edip Yüksel (Turkish)

54:49 إِنَّا كُلَّ شَىْءٍ خَلَقْنَـٰهُ بِقَدَرٍ
54:49 Biz her şeyi belli bir ölçüyle yaratmışızdır. - Edip Yüksel (Turkish)

54:50 وَمَآ أَمْرُنَآ إِلَّا وَٰحِدَةٌ كَلَمْحٍۭ بِٱلْبَصَرِ
54:50 Buyruğumuz göz kırpması gibi anidir. - Edip Yüksel (Turkish)

54:51 وَلَقَدْ أَهْلَكْنَآ أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ
54:51 Sizin benzerlerinizi yok etmiştik. Yok mu öğüt alan? - Edip Yüksel (Turkish)

54:52 وَكُلُّ شَىْءٍ فَعَلُوهُ فِى ٱلزُّبُرِ
54:52 Tüm yaptıkları kitaplarda kayıtlıdır. - Edip Yüksel (Turkish)

54:53 وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُّسْتَطَرٌ
54:53 Küçük ve büyük hepsi yazılmıştır. - Edip Yüksel (Turkish)

54:54 إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّـٰتٍ وَنَهَرٍ
54:54 Erdemliler, cennetler (bahçeler) ve ırmaklar içindedir. - Edip Yüksel (Turkish)

54:55 فِى مَقْعَدِ صِدْقٍ عِندَ مَلِيكٍ مُّقْتَدِرٍۭ
54:55 Güçlü Kralın yanında onurlu makamlardadırlar. - Edip Yüksel (Turkish)