Selected
Original Text
Diyanet Vakfi
Abdullah Yusuf Ali
Abdul Majid Daryabadi
Abul Ala Maududi
Ahmed Ali
Ahmed Raza Khan
A. J. Arberry
Ali Quli Qarai
Hasan al-Fatih Qaribullah and Ahmad Darwish
Mohammad Habib Shakir
Mohammed Marmaduke William Pickthall
Muhammad Sarwar
Muhammad Taqi-ud-Din al-Hilali and Muhammad Muhsin Khan
Safi-ur-Rahman al-Mubarakpuri
Saheeh International
Talal Itani
Transliteration
Wahiduddin Khan
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
53:1
وَٱلنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ
53:1
Battığı zaman yıldıza andolsun ki; - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:2
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
53:2
Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:3
وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلْهَوَىٰٓ
53:3
O, arzusuna göre de konuşmaz. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:4
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْىٌ يُوحَىٰ
53:4
O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:5
عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلْقُوَىٰ
53:5
Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:6
ذُو مِرَّةٍ فَٱسْتَوَىٰ
53:6
Ve üstün yaratılışlı(melek), doğruldu: - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:7
وَهُوَ بِٱلْأُفُقِ ٱلْأَعْلَىٰ
53:7
Kendisi en yüksek ufukta iken. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:8
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
53:8
Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, (yere doğru)sarktı. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:9
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
53:9
O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:10
فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ
53:10
Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:11
مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ
53:11
(Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:12
أَفَتُمَـٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
53:12
Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız? - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:13
وَلَقَدْ رَءَاهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ
53:13
Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü, - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:14
عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ
53:14
Sidretü'l-Münteha'nın yanında. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:15
عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ
53:15
Cennetü'l-Me'va da onun yanındadır. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:16
إِذْ يَغْشَى ٱلسِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ
53:16
Sidre'yi kaplayan kaplamıştı. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:17
مَا زَاغَ ٱلْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
53:17
Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:18
لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ ءَايَـٰتِ رَبِّهِ ٱلْكُبْرَىٰٓ
53:18
Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:19
أَفَرَءَيْتُمُ ٱللَّـٰتَ وَٱلْعُزَّىٰ
53:19
Gördünüz mü o Lat ve Uzza'yı? - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:20
وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلْأُخْرَىٰٓ
53:20
Ve üçüncüleri olan ötekini, Menat'ı. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:21
أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلْأُنثَىٰ
53:21
Demek erkek size, dişi O'na öyle mi? - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:22
تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰٓ
53:22
O zaman bu, insafsızca bir taksim! - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:23
إِنْ هِىَ إِلَّآ أَسْمَآءٌ سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَـٰنٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهْوَى ٱلْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلْهُدَىٰٓ
53:23
Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:24
أَمْ لِلْإِنسَـٰنِ مَا تَمَنَّىٰ
53:24
Yoksa insan, her arzu ettiği şeye sahip mi olacaktır? - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:25
فَلِلَّهِ ٱلْـَٔاخِرَةُ وَٱلْأُولَىٰ
53:25
Ahiret de dünya da Allah'ındır. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:26
۞ وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ لَا تُغْنِى شَفَـٰعَتُهُمْ شَيْـًٔا إِلَّا مِنۢ بَعْدِ أَن يَأْذَنَ ٱللَّهُ لِمَن يَشَآءُ وَيَرْضَىٰٓ
53:26
Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:27
إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْـَٔاخِرَةِ لَيُسَمُّونَ ٱلْمَلَـٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ ٱلْأُنثَىٰ
53:27
Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:28
وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ ۖ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغْنِى مِنَ ٱلْحَقِّ شَيْـًٔا
53:28
Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:29
فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا
53:29
Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:30
ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ ٱلْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱهْتَدَىٰ
53:30
İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:31
وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ لِيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَسَـٰٓـُٔوا۟ بِمَا عَمِلُوا۟ وَيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ بِٱلْحُسْنَى
53:31
Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükafatlandırması içindir. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:32
ٱلَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَـٰٓئِرَ ٱلْإِثْمِ وَٱلْفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِى بُطُونِ أُمَّهَـٰتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوٓا۟ أَنفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ
53:32
Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:33
أَفَرَءَيْتَ ٱلَّذِى تَوَلَّىٰ
53:33
Gördün mü arkasını döneni? - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:34
وَأَعْطَىٰ قَلِيلًا وَأَكْدَىٰٓ
53:34
Azıcık verip sonra vermemekte direneni? - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:35
أَعِندَهُۥ عِلْمُ ٱلْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ
53:35
Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu? - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:36
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِى صُحُفِ مُوسَىٰ
53:36
Yoksa kendisine haber verilmedi mi? Musa'nın sahifelerinde bulunan, - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:37
وَإِبْرَٰهِيمَ ٱلَّذِى وَفَّىٰٓ
53:37
Ve ahdine vefa gösteren İbrahim'in( sahifelerinde bulunan şu gerçekler): - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:38
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ
53:38
Gerçekten hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenemez. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:39
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَـٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
53:39
Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:40
وَأَنَّ سَعْيَهُۥ سَوْفَ يُرَىٰ
53:40
Ve çalışması da ileride görülecektir. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:41
ثُمَّ يُجْزَىٰهُ ٱلْجَزَآءَ ٱلْأَوْفَىٰ
53:41
Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:42
وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلْمُنتَهَىٰ
53:42
Ve şüphesiz en son varış Rabbinedir. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:43
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ
53:43
Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:44
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا
53:44
Öldüren de dirilten de O'dur. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:45
وَأَنَّهُۥ خَلَقَ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰ
53:45
Şurası muhakkak ki erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O yarattı. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:46
مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ
53:46
(Rahime) atıldığı zaman nutfeden. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:47
وَأَنَّ عَلَيْهِ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُخْرَىٰ
53:47
Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:48
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ
53:48
Zengin eden de yoksul kılan da O'dur. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:49
وَأَنَّهُۥ هُوَ رَبُّ ٱلشِّعْرَىٰ
53:49
Doğrusu Şi'ra yıldızının Rabbi de O'dur. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:50
وَأَنَّهُۥٓ أَهْلَكَ عَادًا ٱلْأُولَىٰ
53:50
Ve şüphesiz ki önceki Âd kavmini O helak etti. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:51
وَثَمُودَا۟ فَمَآ أَبْقَىٰ
53:51
Semud'u da (O helak etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:52
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ
53:52
Daha önce de çok zalim ve pek azgın, olan Nuh kavmini (helak etmişti). - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:53
وَٱلْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ
53:53
Altüst olan şehirleri de o böyle yaptı. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:54
فَغَشَّىٰهَا مَا غَشَّىٰ
53:54
Onların başına getireceğini getirdi! - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:55
فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ
53:55
Şimdi Rabbinin nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:56
هَـٰذَا نَذِيرٌ مِّنَ ٱلنُّذُرِ ٱلْأُولَىٰٓ
53:56
İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:57
أَزِفَتِ ٱلْـَٔازِفَةُ
53:57
Yaklaşan yaklaştı. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:58
لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ كَاشِفَةٌ
53:58
Onu (vaktini) Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur. - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:59
أَفَمِنْ هَـٰذَا ٱلْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ
53:59
Şimdi siz bu söze (Kur'an'a) mı şaşıyorsunuz? - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:60
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
53:60
Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz! - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:61
وَأَنتُمْ سَـٰمِدُونَ
53:61
Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız! - Diyanet Vakfi (Turkish)
53:62
فَٱسْجُدُوا۟ لِلَّهِ وَٱعْبُدُوا۟ ۩
53:62
Haydi Allah'a secde edip O'na kulluk edin! - Diyanet Vakfi (Turkish)