Selected
Original Text
Edip Yüksel
Abdullah Yusuf Ali
Abdul Majid Daryabadi
Abul Ala Maududi
Ahmed Ali
Ahmed Raza Khan
A. J. Arberry
Ali Quli Qarai
Hasan al-Fatih Qaribullah and Ahmad Darwish
Mohammad Habib Shakir
Mohammed Marmaduke William Pickthall
Muhammad Sarwar
Muhammad Taqi-ud-Din al-Hilali and Muhammad Muhsin Khan
Safi-ur-Rahman al-Mubarakpuri
Saheeh International
Talal Itani
Transliteration
Wahiduddin Khan
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
80:1
عَبَسَ وَتَوَلَّىٰٓ
80:1
Surat astı ve döndü; - Edip Yüksel (Turkish)
80:2
أَن جَآءَهُ ٱلْأَعْمَىٰ
80:2
O kör adam geldi diye. - Edip Yüksel (Turkish)
80:3
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُۥ يَزَّكَّىٰٓ
80:3
Ne bilirsin, belki de o arınacak; - Edip Yüksel (Turkish)
80:4
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ ٱلذِّكْرَىٰٓ
80:4
Yahut ta öğüt alacak ve ona mesajın yararı dokunacaktı. - Edip Yüksel (Turkish)
80:5
أَمَّا مَنِ ٱسْتَغْنَىٰ
80:5
Kendisini zengin görüp önemsemeyene gelince; - Edip Yüksel (Turkish)
80:6
فَأَنتَ لَهُۥ تَصَدَّىٰ
80:6
Sen ona yöneliyorsun. - Edip Yüksel (Turkish)
80:7
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ
80:7
Onun arınmamasından sana ne? - Edip Yüksel (Turkish)
80:8
وَأَمَّا مَن جَآءَكَ يَسْعَىٰ
80:8
Oysa, sana büyük bir hevesle gelen, - Edip Yüksel (Turkish)
80:9
وَهُوَ يَخْشَىٰ
80:9
Saygı gösterdiği halde, - Edip Yüksel (Turkish)
80:10
فَأَنتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ
80:10
İlgi göstermedin ona. - Edip Yüksel (Turkish)
80:11
كَلَّآ إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ
80:11
Doğrusu, bu bir hatırlatmadır. - Edip Yüksel (Turkish)
80:12
فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ
80:12
Dileyen bundan öğüt alır. - Edip Yüksel (Turkish)
80:13
فِى صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ
80:13
Onurlu kitaplardadır, - Edip Yüksel (Turkish)
80:14
مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍۭ
80:14
Yüce ve temiz. - Edip Yüksel (Turkish)
80:15
بِأَيْدِى سَفَرَةٍ
80:15
Elçilerin elleriyle (yazılmıştır). - Edip Yüksel (Turkish)
80:16
كِرَامٍۭ بَرَرَةٍ
80:16
Onurlu ve güzel huylu (elçiler). - Edip Yüksel (Turkish)
80:17
قُتِلَ ٱلْإِنسَـٰنُ مَآ أَكْفَرَهُۥ
80:17
Yazıklar olsun insana; ne kadar da nankördür! - Edip Yüksel (Turkish)
80:18
مِنْ أَىِّ شَىْءٍ خَلَقَهُۥ
80:18
Onu hangi şeyden yaratmıştı? - Edip Yüksel (Turkish)
80:19
مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُۥ فَقَدَّرَهُۥ
80:19
Bir spermadan onu yarattı; ölçü ve biçim verdi. - Edip Yüksel (Turkish)
80:20
ثُمَّ ٱلسَّبِيلَ يَسَّرَهُۥ
80:20
Sonra ona yolu kolaylaştırdı. - Edip Yüksel (Turkish)
80:21
ثُمَّ أَمَاتَهُۥ فَأَقْبَرَهُۥ
80:21
Sonra onu öldürdü, mezara koydu. - Edip Yüksel (Turkish)
80:22
ثُمَّ إِذَا شَآءَ أَنشَرَهُۥ
80:22
Dilediği zaman da onu diriltti. - Edip Yüksel (Turkish)
80:23
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَآ أَمَرَهُۥ
80:23
Ne var ki O'nun kendisine emrettiğini yerine getirmedi. - Edip Yüksel (Turkish)
80:24
فَلْيَنظُرِ ٱلْإِنسَـٰنُ إِلَىٰ طَعَامِهِۦٓ
80:24
İnsan, yiyeceğine bir baksın! - Edip Yüksel (Turkish)
80:25
أَنَّا صَبَبْنَا ٱلْمَآءَ صَبًّا
80:25
Biz suyu döktükçe döktük. - Edip Yüksel (Turkish)
80:26
ثُمَّ شَقَقْنَا ٱلْأَرْضَ شَقًّا
80:26
Toprağı yardıkça yardık. - Edip Yüksel (Turkish)
80:27
فَأَنۢبَتْنَا فِيهَا حَبًّا
80:27
Ve orada taneler bitirdik, - Edip Yüksel (Turkish)
80:28
وَعِنَبًا وَقَضْبًا
80:28
Üzümler, çayırlar, - Edip Yüksel (Turkish)
80:29
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا
80:29
Zeytinler, hurmalar, - Edip Yüksel (Turkish)
80:30
وَحَدَآئِقَ غُلْبًا
80:30
İri ve sık ağaçlı bahçeler, - Edip Yüksel (Turkish)
80:31
وَفَـٰكِهَةً وَأَبًّا
80:31
Meyveler ve sebzeler... - Edip Yüksel (Turkish)
80:32
مَّتَـٰعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَـٰمِكُمْ
80:32
Size ve hayvanlarınıza bir geçimlik olarak. - Edip Yüksel (Turkish)
80:33
فَإِذَا جَآءَتِ ٱلصَّآخَّةُ
80:33
Sonra, o müthiş patlama gerçekleşince, - Edip Yüksel (Turkish)
80:34
يَوْمَ يَفِرُّ ٱلْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ
80:34
O gün kişi kaçar: kardeşinden, - Edip Yüksel (Turkish)
80:35
وَأُمِّهِۦ وَأَبِيهِ
80:35
Annesinden, babasından, - Edip Yüksel (Turkish)
80:36
وَصَـٰحِبَتِهِۦ وَبَنِيهِ
80:36
Eşinden ve çocuklarından... - Edip Yüksel (Turkish)
80:37
لِكُلِّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ
80:37
O gün herkesin kendisine yetecek işi vardır. - Edip Yüksel (Turkish)
80:38
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ
80:38
O gün bazı yüzler var ki aydınlık; - Edip Yüksel (Turkish)
80:39
ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ
80:39
Güleç, neşeli. - Edip Yüksel (Turkish)
80:40
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ
80:40
O gün bazı yüzler de perişan; - Edip Yüksel (Turkish)
80:41
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ
80:41
Karanlık bürümüştür. - Edip Yüksel (Turkish)
80:42
أُو۟لَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلْكَفَرَةُ ٱلْفَجَرَةُ
80:42
İşte onlar inkarcılardır, sapanlardır. - Edip Yüksel (Turkish)