Selected
Original Text
Suleyman Ates
Abdullah Yusuf Ali
Abdul Majid Daryabadi
Abul Ala Maududi
Ahmed Ali
Ahmed Raza Khan
A. J. Arberry
Ali Quli Qarai
Hasan al-Fatih Qaribullah and Ahmad Darwish
Mohammad Habib Shakir
Mohammed Marmaduke William Pickthall
Muhammad Sarwar
Muhammad Taqi-ud-Din al-Hilali and Muhammad Muhsin Khan
Safi-ur-Rahman al-Mubarakpuri
Saheeh International
Talal Itani
Transliteration
Wahiduddin Khan
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
80:1
عَبَسَ وَتَوَلَّىٰٓ
80:1
Surat astı ve döndü; - Suleyman Ates (Turkish)
80:2
أَن جَآءَهُ ٱلْأَعْمَىٰ
80:2
Kör geldi diye. - Suleyman Ates (Turkish)
80:3
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُۥ يَزَّكَّىٰٓ
80:3
Ne bilirsin belki o arınacak? - Suleyman Ates (Turkish)
80:4
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ ٱلذِّكْرَىٰٓ
80:4
Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak. - Suleyman Ates (Turkish)
80:5
أَمَّا مَنِ ٱسْتَغْنَىٰ
80:5
Kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince; - Suleyman Ates (Turkish)
80:6
فَأَنتَ لَهُۥ تَصَدَّىٰ
80:6
Sen ona yöneliyorsun. - Suleyman Ates (Turkish)
80:7
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ
80:7
Onun arınmamasından sana ne? - Suleyman Ates (Turkish)
80:8
وَأَمَّا مَن جَآءَكَ يَسْعَىٰ
80:8
Fakat koşarak sana gelen, - Suleyman Ates (Turkish)
80:9
وَهُوَ يَخْشَىٰ
80:9
Saygılı olarak gelmişken, - Suleyman Ates (Turkish)
80:10
فَأَنتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ
80:10
Sen onunla ilgilenmiyorsun. - Suleyman Ates (Turkish)
80:11
كَلَّآ إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ
80:11
Hayır (olmaz böyle şey); o (ayetler), bir hatırlatmadır. - Suleyman Ates (Turkish)
80:12
فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ
80:12
Dileyen onu düşünüp öğüt alır. - Suleyman Ates (Turkish)
80:13
فِى صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ
80:13
(O öğüt) Sahifeler içindedir: Değer verilen, - Suleyman Ates (Turkish)
80:14
مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍۭ
80:14
Saygı ile yükseltilen, tertemiz (sayfalar) - Suleyman Ates (Turkish)
80:15
بِأَيْدِى سَفَرَةٍ
80:15
Yazıcıların ellerinde: - Suleyman Ates (Turkish)
80:16
كِرَامٍۭ بَرَرَةٍ
80:16
Değerli, iyi (yazıcıların). - Suleyman Ates (Turkish)
80:17
قُتِلَ ٱلْإِنسَـٰنُ مَآ أَكْفَرَهُۥ
80:17
Kahrolası insan, ne kadar da nankördür! - Suleyman Ates (Turkish)
80:18
مِنْ أَىِّ شَىْءٍ خَلَقَهُۥ
80:18
(Allah) Onu hangi şeyden yarattı? - Suleyman Ates (Turkish)
80:19
مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُۥ فَقَدَّرَهُۥ
80:19
Nutfe (sperm)den. Onu yarattı, ona biçim verdi. - Suleyman Ates (Turkish)
80:20
ثُمَّ ٱلسَّبِيلَ يَسَّرَهُۥ
80:20
Sonra ona yolu kolaylaştırdı. - Suleyman Ates (Turkish)
80:21
ثُمَّ أَمَاتَهُۥ فَأَقْبَرَهُۥ
80:21
Sonra onu öldürdü, kabre koydurdu. - Suleyman Ates (Turkish)
80:22
ثُمَّ إِذَا شَآءَ أَنشَرَهُۥ
80:22
Sonra dilediği zaman onu diriltip kaldırdı. - Suleyman Ates (Turkish)
80:23
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَآ أَمَرَهُۥ
80:23
Hayır, insan, O'nun kendisine emrettiğini yapmadı. - Suleyman Ates (Turkish)
80:24
فَلْيَنظُرِ ٱلْإِنسَـٰنُ إِلَىٰ طَعَامِهِۦٓ
80:24
İnsan şu yiyeceğine baksın. - Suleyman Ates (Turkish)
80:25
أَنَّا صَبَبْنَا ٱلْمَآءَ صَبًّا
80:25
Biz suyu iyice döktük. - Suleyman Ates (Turkish)
80:26
ثُمَّ شَقَقْنَا ٱلْأَرْضَ شَقًّا
80:26
Sonra toprağı güzelce yardık da, - Suleyman Ates (Turkish)
80:27
فَأَنۢبَتْنَا فِيهَا حَبًّا
80:27
Orada bitirdik: Dane, - Suleyman Ates (Turkish)
80:28
وَعِنَبًا وَقَضْبًا
80:28
Üzüm, yonca, - Suleyman Ates (Turkish)
80:29
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا
80:29
Zeytin, hurma, - Suleyman Ates (Turkish)
80:30
وَحَدَآئِقَ غُلْبًا
80:30
İri ve gür bahçeler, - Suleyman Ates (Turkish)
80:31
وَفَـٰكِهَةً وَأَبًّا
80:31
Meyva ve çayır; - Suleyman Ates (Turkish)
80:32
مَّتَـٰعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَـٰمِكُمْ
80:32
Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için. - Suleyman Ates (Turkish)
80:33
فَإِذَا جَآءَتِ ٱلصَّآخَّةُ
80:33
Çarpınca kulakları sağır eden o gürültü geldiği zaman, - Suleyman Ates (Turkish)
80:34
يَوْمَ يَفِرُّ ٱلْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ
80:34
İşte o gün kişi kaçar: kardeşinden, - Suleyman Ates (Turkish)
80:35
وَأُمِّهِۦ وَأَبِيهِ
80:35
Anasından, babasından, - Suleyman Ates (Turkish)
80:36
وَصَـٰحِبَتِهِۦ وَبَنِيهِ
80:36
Eşinden ve oğullarından. - Suleyman Ates (Turkish)
80:37
لِكُلِّ ٱمْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ
80:37
O gün, onlardan her kişinin, kendisine yeter derecede işi vardır. - Suleyman Ates (Turkish)
80:38
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ
80:38
Yüzler var ki o gün parıl parıl, - Suleyman Ates (Turkish)
80:39
ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ
80:39
Güleç, sevinçli. - Suleyman Ates (Turkish)
80:40
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ
80:40
Yüzler de var ki o gün tozlanmış. - Suleyman Ates (Turkish)
80:41
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ
80:41
Onları karanlık bürümüş (öylesine üzgün, öylesine dertli). - Suleyman Ates (Turkish)
80:42
أُو۟لَـٰٓئِكَ هُمُ ٱلْكَفَرَةُ ٱلْفَجَرَةُ
80:42
İşte onlar kafirler, Hak'tan sapanlardır. - Suleyman Ates (Turkish)